Azize

Kaza Namazı Olanlar

Bu konu Azize tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
Azize
Azize
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 8698
Yanıt Sayısı: 0
20 Mayıs 2021, 11:08

Kaza Namazı Olanlar

Kara Gözlü
Kaza Namazı Olanlar

Her mükellef müslümanın, günde beş vakit namazı vakti içinde kılması kesin farzdır ve ilahi emirlerin başında gelir Farz namazını kılmadan vaktini geçirmek büyük günahlardandır Kaza edildiği zaman bu namaz borcu ödenmiş olur, fakat geciktirme günahından dolayı ayrıca tevbe de gerekir Özürlü veya özürsüz olarak zamanında eda edilmeyen beş vakit namazın farzlarını kaza etmek farz, vitir namazının kazası da vacibdir “Eda” namazın vaktinde kılınması, “kaza” da vakti çıktıktan sonra kılınmasıdır

Kaza Kimler İçindir?

Şu kimselere namazların kazası gerekmez:

1- Özürlü hallerinden dolayı namaz kılamayan kadınlar

2- İradesi dışında, aralıksız en az altı namaz vaktini dolduracak kadar şuurunu kaybedip komaya girmiş baygın kişiler

3- Henüz mükellef yaşına girmemiş çocuklar

İradesi dışında uyuyakalan veya namazı unutmuş olan kimse, özürlü olarak namazı geçirmiş olur ve kaza etmesi gerekir

Kur’an’da birçok ayette namaz emri vardır, fakat kaza namazı hakkında bir ifade yoktur Kılınamamış namazların kazasının gerektiği, Rasul Aleyhisselam’ın hadis-i şerifleriyle sabittir Buharî (597 Hadis) ve Müslim (684 Hadis)’de şöyle buyurulur: “Her kim bir namazı unutursa veya uykuda kaçırırsa, onu hatırladığı zaman kılıversin Onun bundan başka keffareti yoktur”

Namazı geçirmenin ağır vebalini vurgulamak için, başta Zahirî mezhebinden İbn-i Hazm olmak üzere bazı fakihler, mazeretsiz kasten geçirilen namazın kazasında fayda olmadığını, bunlar için ancak tevbe gerektiğini söylemişlerdir Ancak doğrusu, dört mezhebin ittifakıyla uyuyakalan ve unutuveren mazeretliler için namazın kazası gerektiğine göre, kasten kılmayanlara kazası elbette farzdır 1

Vakti geçirilen namazın kazasını geciktirmek, hele de geçerli mazeret dışında geçirilenler için ayrıca günahtır ve geciktikçe günahı da artar Fazla gecikmeye bırakmadan, bir an önce namazları kaza edip tamamlamak farzdır Mazeretler ise, irade harici uyuyakalmak, unutmak, düşman ve hırsızlık korkusu, ölüm tehlikesi gibi can ve mal emniyetinin yokluğu ve namaza hiç imkan bulamamak gibi nadir hallerdir Bu gibi imkansızlıklar dışında, abdest yerine teyemmüm ve ima (ayağa kalkma, rükû, secde gibi namaza ait gerekler yapılmaksızın, işaret ile kılınan namaz) ile de olsa, namazları kılmadan kazaya bırakmaya izin ve mazeret yoktur

Sünnet Yerine Kaza

Kazaya kalmış namazların gecikmeye bırakılmadan acilen kazası farz olduğu için, kaza borcu olanların sünnet ve nafile namazlarla meşgul olması, Şafiî mezhebinde caiz görülmemiştir Malikîler de kazası olanlar için sabah namazının sünneti hariç, sünnet ve nafileye vakit ayırmayı caiz görmezler Hanbelîler ise, kaza namazı olanların sünnet kılmalarını caiz görmekle birlikte, sabah sünneti hariç, sünnet yerine kaza kılmayı daha faziletli ve öncelikli görürler

Hanefilere göre ise, kaza borcu olanların bir taraftan kazaları kılarken, beş vaktin sünnetlerini de kılmaya çalışması efdaldir, daha iyidir Hatta kazaya namazları kalanlar, kuşluk ve teheccüd namazı gibi nafileler de kılabilir Ancak sünnetler dışında, diğer nafilelere fazlaca vakit ayırıp kazaları geciktirmek doğru değildir 2

Sünnet yerine kaza kılmaktan maksat, sünnetleri terketmek değil, farz olan kazaya zaman kazanmaktır Yani gerekirse vakit namazlarının aslında sevap olan sünnetini de bırakarak, ağır borç olan farz namazların kazasını bir an önce tamamlamaktır Bu konudaki mezhep görüşlerini belirttik Fakat hiçbir müctehid alim, sünnet yerine kaza kılmak “caiz değil” dememiştir Bazı iyi niyetli, fakat sağlam bir dayanağı olmayan iddialar dışında, “tek niyetle hem kılınmamış bir namazın kazası, hem vaktin sünneti kılınabilir” diyen bir müctehid ve temel fıkıh kaynağı da görülmemiştir

Hanefi müctehidlerinden İmam Muhammed’e göre, bir niyetle kaza veya eda hem farz hem sünnet kılmaya niyetlenen kimsenin bu namazı geçersiz olur Yani farz da sünnet de kılınmamış olur Diğer Hanefi müctehidi İmam Ebu Yusuf’a göre ise, böyle bir durumda yalnız daha kuvvetli olan farz namaz kılınmış olur, sünnet namazı kılınmış olmaz3 Tercih edilen hüküm de budur

Durum böyle olunca, herkesi bütün sünnetler yerine kaza kılmaya zorlamanın da, hiç terketmeden sünnet kılmaya öncelik verip, yalnızca “boş vakit buldukça” kaza kılmayı yeterli görmenin de lüzumu yoktur Hele kaza ve sünnetleri bir niyetle birleştirmek gibi faydasız bir uygulamaya girmenin hiç gereği yok

Bir orta yol olarak diyebiliriz ki: Aylarca ve yıllarca kazası olan kimseler, Hanefi mezhebinde olsalar bile, bir an önce kazalarını bitirmek için her fırsatta kaza kılmaları gerektiği gibi; ikindi ve yatsının ilk sünneti, bir de öğlenin ilk sünneti yerine, zaman kazanmak için bu sünnetleri bırakıp kaza kılabilirler Böylece her gün kolayca en azından beş vakit kaza kılınabilir

Sünnet ve diğer nafileleri kıldığı halde geçmiş farzları kaza etmeyenler, şüphesiz günahkâr olurlar Fakat kazaları daha kısa zamanda tamamlamak için, bazı sünnet ve faziletlerden vazgeçenlerin günahı olmaz Esasen bu durumda, sünnet yolu da terkedilmiş sayılmaz Bu konuda tercih hakkı, kaza kılanlara kalmıştır

1- Şevkânî: Neylü’l-Evtâr, Beyrut-1998, 2/439-40; Emir Abdülaziz: Fıkhu’l-Kitab ve’s-Sünne, Kahire-1999, 1/592

2- el-Cezirî: Kitâbü’l-Fıkıh, Kahire-1994, 1/403; İbn-i Âbidin: Reddü’l-Muhtâr, Beyrut-1994, 2/536

3- İbnu’l-Hümam: Fethu’l-Kadir, Beyrut-1995, 1/274

SEMERKAND DERGİSİ
OCAK 2000 SAYISI
Yusuf Özcan


—>: Kaza Namazı Olanlar

Kara Gözlü
Meşrû bir mazeretin dışında namazı kazâya bırakan kimse, bir hatâ işlemiş ve günaha girmiş olur Bu uitibarla kazâya kalan namazın, en kısa zamanda kılınması gerekir Çünkü beş vakit namazın edâsı farz olduğu gibi, kazası da farzdır Kazâya kalan namazın kılınmasıyla sadece borç ödenmiş olur Günahın affedilmesi için de ayrıca tevbe istiğfar etmek lâzımdır

Namaz borcundan bir an evvel kurtulmak için, hakkında Peygamberimizin hadisi bulunmayan nâfile namazların yerine kaza kılmak daha isabetli olur Ancak, Hanefî mezhebine göre, hakkında hadis bulunan nafile namazların yerine kaza kılmak uygun değildir Bu hususta Hanefî fıkıh kitaplarında şu hüküm yer alır:

Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktançok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur Fakat beş vakit namazın sünnetleri, kuşluk, tesbih, tahiyyetülmescid ve evvabin namazı bundan müstesnadır [Yani bu sünnet ve nafileler kaza namazları için terk edilmezler

Herşeyden evvel, namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler bir yerde farz namazların tamamlayıcısı hükmündedir ve Peygamberimizin (asm) şefaatine vesiledir Bunun için,namazını kazaya bırakan kimse bir yandan namazlarını kaza etmekle borçtan kurtulurken, diğer taraftan da sünnetleri kılarak Peygamberimize olan bağlılığını göstermiş olur

Mesele Hanefî mezhebine göre böyle iken, diğer üç mezhebe göre, kaza namazı olan bir kimsenin nafile namazları ile meşgul olması, sünnet kılması caiz değil, haramdır
Mâlikî mezhebine göre, üzerinde kaza namazı bulunan bir kimsein nafile namazı kılması haramdır Ancak beş vakit namazların sünnetleri ile tahiyyetülmescidin kılınabileceğine dair ruhsat vardır Bunların dışında meselâ teravih namazı ile meşgul olunduğu takdirde sevap alınsa da, kaza namazı geriye bırakıldığı için günah işlenmiş olur

Şâfiî mezhebine göre de, üzerinde kaza namazı borcu olan bir insanın, bu namazları kılıp borcundan kurtuluncaya kadar gerek beş vakit namazların sünnetlerini, gerekse diğer nafileleri kılması mekruhtur Çünkü bir an önce kazaların kılınıp bitirilmesi gerekir
Hanbelî mezhebine göre ise üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin nafile ile meşgul olması haramdır Ancak vitir ile beş vakit namazın sünnetlerini kılması caizdir Fakat, kazaları çoksa bunları da kılmayarak kaza namazlarıyla meşgul olması daha iyidir Yalnız sabah namazının sünneti bundan hariçtir, onu kılmak gerekir2

Netice olarak kaza namazları fazla olan Hanefîlerin sünetleri terk ederek kaza namazı kılmalarında bir mesuliyet olduğu söylenemez Gerek vakit namazlarının, gerekse diğer nafilelerin yerine kaza namazının kılınmasının uygun veya evlâ olmaması demek, Sünnetyerine kaza kılmak caiz değildir mânâsına gelmez

Ancak bununla beraber kaza namazları fazla olmayan kimseler ise her farzdan sonra bir vakit kazâ namazı kılmayı alışkanlık haline getirirlerse güzel bir âdeti devam ettirmiş olurlar Ayrıca Cenabı Hakkın mahşer günü eksik gelen farz namazları sünnetlerle tamamlamayacağı hususunda rivayetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir

1 Mevlânâ eş-Şeyh Nızâm el-Fetâvâl-Hindiyye (Bulak: Matbaa-i Emiriyye, 1310), 1:125; İbni Âbidin 1493; el-Mezahibü’l-Erbaa, 1:492; Halebî-i Sağîr, s349
2 el-Mezahibü’l-Erbaa, 1:492

Mehmed Paksu


—>: Kaza Namazı Olanlar

Kara Gözlü
“1-Kaza namazının önemini ve faziletini anlatabilir misiniz?
2-Vitirden sonra kaza namazı kılınabilir mi ve kaza namazı ne zaman kılınamaz?”

Amellerimizi farz, vâcip, sünnet, müstehap, mubah gibi mes’ûliyet ve fazîlet derecelerine ayıran dînimizin, en çok feyiz ve fazîleti “farz” ibâdetlere verdiğini biliyoruz Farzları net olarak elimizde tutarsak, geriye kalanlar hakkında tercihimizi kullanabilme imkânımız olur Farzları, hiçbir şeye fedâ etmeyiz Başka bir ifâdeyle, farzlar hakkında irâdemizin tercih yapma hakkı ve yetkisi yoktur; farzlar zorunlu olarak yapmakla yükümlü olduğumuz feyiz kaynaklarımızdır Diğerleri ise, tercihimize bağlı olarak yapabildiğimiz; yaptığımız takdirde sevap kazandığımız, yapamadığımız takdirde ise günahkâr olmadığımız amellerdir

Hayatımızda “farzlar” oldukça azdır Farzların az oluşu, bizim için Cenab-ı Allah’ın şefkat ve merhametinden başka bir şey değildir! Oldukça az olan farzları ise, “Allah’ın üzerimizdeki zimmeti” olarak algılamalı ve muhakkak eda etmeliyiz Eğer tercih kullanacak isek, farz olmayan amellerde tercih kullanmamızın hiçbir sakıncası yoktur Ama farzları asla tercih konusu yapmamalı; farzları yerine getirmeliyiz

Çünkü farzlar bir yönüyle zorunlu; diğer yönüyle bizi Allah’a yaklaştırmakta, feyizde ve sevapta eşi ve benzeri olmayan ibadet biçimleridir Nitekim Cenab-ı Hak, “Kulum kendisine farz kıldıklarımdan bana göre daha sevimli hiçbir şeyle Zatıma yaklaşmamıştır” buyuruyor1

Farzların hem zorunlu oluşu, hem de sevap ve feyiz açısından eşsiz oluşu; bütün dikkatimizi üzerinde yoğunlaştırmamız ve âdeta farzları edâ etmeyi hayatımızın biricik gayesi kılmamız için yeterli sebeptir Tabir yerindeyse, farzları eda etmek için yaşadığımızı düşünmeliyiz

Kaza borçlarımız, günlük farzlarımızla “aynı ölçüde” eşsiz ve benzersiz sevap ve feyiz kaynaklarımızdır Günlük farzlarımızla birlikte, bizim için “yine farz ölçüsünde” feyiz ve sevap kazandırmaya kabiliyeti ve istidadı bulunan bu ibadetleri de, “uygulayabileceğimiz bir plânlama” ile yerine getirmeye bir an önce başlamalıyız

Hemen belirtelim: Kaza namazı kılamayacağımız hiçbir zaman dilimi yoktur Vitirden önce de, sonra da kaza namazı kılınır Önce, Bismillah diyelim ve her gün sâdık kalabileceğimiz, uygulanır bir program yapalım Sonra da, bu programı günlük uygulamaya başlayalım Bir süre sonra kendimizin, “günlük farz” ve “kazâ farz” olmak üzere “top yekun farzlarımızı” yerine getirmeye–inşaAllah—uyum sağlamış olduğumuzu göreceğiz

Geçirdiğimiz bir namazın yalnız farzının ve vâcibinin kazâsı kılınır Bunlar, sabah namazında iki rek’at farz, öğle namazında dört rek’at farz, ikindi namazında dört rek’at farz, akşam namazında üç rek’at farz, yatsı namazında dört rek’at farz ve üç rek’at vitir vâcip olmak üzere her gün için toplam 20 rek’at namazdan ibârettir Hepsini her gün bir arada kıldığımızda bile günlük sadece 20 dakikamızı alır Düşünelim bir kere: Her gün yirmi dakika nerelere vermiyoruz ki?

Yapacağımız tek şey; farz için kamet etmek, “Niyet ettim Allah rızâsı için vaktinde kılamadığım en son (meselâ) sabah namazının farzını kazâ etmeye” diye niyet etmek ve sabah namazının farzını nasıl kılıyorsak kazayı da aynı şekilde kılmaktır

Bu şekilde günlük beş vakit namazın kazasını; ya her vaktin arkasından birer vakit de kaza kılmak sûretiyle; ya da—buna vaktimiz müsait olmadığında—yatsı namazının ardından bir günlük de kaza namazı kılmak sûretiyle yapmaya niyet ettiğimizi düşünelim (Şartlarımıza uygun başka çözümler bulmak da mümkün) Bu niyetimize sadık kalarak ibadetlerimize başladığımızda, belli bir süre sonra, kaza borçlarımızı–inşaAllah—kolayca ödemiş oluruz Oruç borçlarımızdan da aynı yol ile kurtulmamız mümkün

Cenab-ı Hak, “Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim”2 buyuruyor Allah Resûlü (asm) ise bir hadislerinde, “Ameller ancak niyetlere göredir”3; bir diğer hadislerinde de Cenab-ı Hakk’ın meleklerine “Kulum bir iyilik yapmaya niyet eder, fakat yapmaya muktedir olamaz ise, ona bu güzel niyetine mükâfat olarak, tam bir iyilik yapmışçasına sevap yazın”4 diye emrettiğini beyan buyurmaktadır

Binaenaleyh, böyle ciddi bir planlamayla başladığımız kaza namazlarımızı tamamen kılmaya,—ölüm gibi zorunlu bir sebeple—muktedir olamadığımızda, Cenab-ı Hakk’ın, bunu yapmış gibi kabul buyurması, merhametinin ve mağfiretinin şe’nidir Cenab-ı Hakk’ı böyle bir merhametle bilmek de, bizim kulluğumuzun şe’nidir Ancak bizim niyetimizde sadakatimiz ve kararlılığımız, Allah’ın merhametine ve mağfiretine mazhar olmamız için önemli bir faktördür

Biz başlayalım İnşaAllah Cenâb-ı Hak bize imkân lütfeder

Haşiye:
1- R Sâlihîn, 95
2- Buhârî, Tevhid, 15 (Bedîüzzaman’ın tercümesiyle-Sözler, s 39)
3- Buhârî, 1/1
4- Buhârî, 12/2184


Kara Gözlü
Sual: Kaza namazı borcumuz var iken, duha ve tesbih gibi nafile namazları kılmak caiz mi?

CEVAP
Namazın kazaya kalma sebebi önemlidir Eğer namaz şer�i bir özürle kazaya kalmışsa, mesela, seferde; sel, yırtıcı hayvan, eşkıya, anarşist gibi bir tehlike varsa, namazı oturarak veya hayvan üzerinde ima ile de kılmak mümkün değilse, annenin veya çocuğunun telef olacağı zaman ebenin ve acil ameliyatlarda doktorun müdahalesi esnasında kılınamamışsa ve uyku, unutmak gibi bir özürle namaz kaçırılmışsa, kazayı önce kılmak gerekmez, bahsedilen nafile namazları kılmakta hiç mahzur olmaz Çünkü namazın bu özürle kazaya kalması günah değildir

Böyle bir özürle kaçırılan namazlara faite namaz denilmektedir Çünkü, bir Müslüman namazlarını terk etmez Ancak yukarıda bildirilen bir özür ile kaçırabilir Bir özür ile kaçırılmış namaz ile özürsüz, kasten terkedilmiş namazın hükmü aynı değildir Namazları, bir özürle fevt ederek kazaya bırakmak günah olmadığı için, bunların kazalarını, nafile kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz (Redd-ül muhtar, Halebi, Hindiyye)

Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbni Nüceym�e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz Çünkü sünnetleri kılmaktan maksat, o vakit içinde farzdan başka bir namaz daha kılmaktır Kaza kılmakla, sünnet de yerine getirilmiş olur) [Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s36]

Hamza Efendi hazretlerinin Bey� ve Şir�a risalesinin şerhinde, (Kaza borcu var iken, nafile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor Sünnetlere nafile denir

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Kaza borcu olan, sünnetleri kılarken, kazaya da niyet etmelidir)
Hz Ebu Bekir, Hz Ömer�e yaptığı vasiyetinde, (Farz olan ibadetler ödenmeden nafileler kabul olmaz) buyurdu (Kitab-ül Harac)

Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kaza namazı olanın, kıldığı nafile namaz kabul olmaz) [Dürret-ül-fahire]
(Herkes nafile ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftah-ün-necat]

(Hak teâlâ, farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz buyurdu) [Buhari]

(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz) [Fütuh-ul-gayb m48]

Bu kitabı şerh eden Hanefi âlimi Abdülhak-ı Dehlevi, (Bu hadis, farz borcu olanın, sünnetlerinin de kabul olmayacağını bildiriyor) buyuruyor Abdülkadir-i Geylani hazretleri (Farz borcu varken sünnet ile meşgul olmak ahmaklıktır Çünkü sünnetleri kabul olmaz) buyuruyor (Fütuh-ul gayb ve şerhi)

Farzın yanında nafile ve sünnet, deniz yanında bir damla bile değildir (Mekt Rabbani)

Bu vesikalara rağmen, Allah�ın emri olan farzı bıraktırıp, Duha, Tesbih, Teheccüd gibi nafileleri kıldırmaya çalışıyorlar Bir kimse, ömründe hiç nafile kılmasa, ahirette ceza verilmez Fakat bir farzı terk etmenin cezası çok büyüktür Düşman karşısında, bir farz namazı kılmak mümkün iken, terk etmenin cezası, 700 büyük günaha bedeldir (Câmi�-ül-fetâvâ)
alıntıdır

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile