Derin

Ramazan ile ilgili Hikayeler, Oruçla ilgili Hikayeler

Bu konu Derin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
Derin
Derin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 8491
Yanıt Sayısı: 0
20 Mayıs 2021, 10:21

Ramazan ile ilgili Hikayeler, Oruçla ilgili Hikayeler

Hayat…
Ramazan ile ilgili Hikayeler, Oruçla ilgili Hikayeler,
Onlar Oruç Tutmadılar

Peygamberimiz bir gün ashabına oruç tutmalarını emrederek:

– Ben izin vermeden kimse orucunu açmasın, buyurur.

Herkes orucunu tutar. Akşam olunca, teker teker müracaat edenlere, iftar müsaadesi verir. Bu arada bir adam gelerek:

– Ya Resulullah! İki genç kız oruç tuttu ve yoruldular. Zat-i alinze gelmeğe utanıyorlar. Müsaade buyurursanız iftar etsinler, dedi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) müsaade etmedi. Adam iki defa daha geldi. Sonunda Resulullah (s.av.)

– Onlar oruç tutmadılar. Bütün gün insanların etini yiyenler, nasıl oruçlu olurlar? Git onlara söyle: Oruç tuttularsa, istifra etsinler bakalım, buyurdu.

Adamcağız gitti, gerekeni söyledi. Onlar da denileni yaptı ve kan parçaları kustular. Adam Resülullah Efendimize dönerek vaziyeti bildirdi. Bunu üzerine Peygamberimiz (s.a.v.):

– Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; eğer kusmayıp bu kan parçaları midelerinde kalsaydı, onları cehennem ateşi yerdi.

Onların Ameli Yok

Allah Resulü Sallallahu Aleyhi Vesellem bir gün ashabıyla otururken bir an kıyametten bahsetmeye başladı. Anlatır … anlatır, kıyamet günü kulun amellerine konu gelir.

Kıyamet günü birçok kimse Tehame kadar sevapla gelir. Allah Teala onların amellerini boşa çıkarır.

Bu dehşetli tablo karşısında ürperen Salim Mevla Huzafe Hazretleri atılarak;

-Anam babam sana feda olsun ya Resulullah, Biz o kavmi nasıl tanıyacağız?

-Seni hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben onlardan olmaktan çok korkuyorum.

-Ey Salim! Onlar oruç tutarlar namaz kılarlar ama kendilerine haramdan bir şey teklif edildiği zaman Allah Teala’dan korkmadan haram işlerler. İşte Allah onların amellerini kabul etmez.

Orucu Bazen Bozmak Gerek

Muhammed Bahauddin Şah Nakşibend (k.s.) Hazretlerine pişmiş bir balık hediyesi geldi. Dervişler de yanında bulunuyorlardı. Aralarında bir abid, zahid genç vardı. O gün oruçluydu.

Şah Nakşibend Hazretleri o gence şöyle dedi:

-Arkadaşlarına uy, orucunu aç.

O genç, böyle bir emri kabul etmedi; orucunu açmadı.

Şah Efendimiz ona şöyle dedi:

-Sen bugün orucunu aç, arkadaşlarınla ye. Ben sana, Ramazan ayında tutulan bir günlük oruç sevabı bağışlayacağım.

O genç, yine bu emri kabul etmedi; orucunu açmadı.

Bu sefer de, Şah Hazretleri şöyle dedi:

-Sen şimdi bu orucu aç, gelen şu balığı kardeşlerinle birlikte ye. Ben sana Ramazan günlerinde tutulan oruçlar kadar oruç sevabı bağışlayayım.

O genç bunu da kabul etmedi, orucunu bozmayacağını söyledi.

Bunun üzerine, Muhammed Bahauddin Şah Nakşıbend (k.s.) Hazretleri şöyle dedi:

-Senin gibi biri ile Sultan’ül-Arifin Bayezid-i Bestami de karşılaştı; Allah ondan razı olsun.

Sonra şu emri verdi:

-Bunu bırakınız; zira bu, Hak’tan da, hakikatten da uzaktır. Zira o gibi kimseler, Allah’ın veli kullarının emirlerini küçümsemişlerdir. Bundan sonra Allahu Teala onu, beladan belaya çarptırdı. Dünyada uğramadığı felaket kalmadı. İçinde bulunduğu ibadet saadetinden de oldu. Zühdü de eridi; iyi hali de.

Oruç İman Ettirdi

Budist bir bayan turist 2003 yılı Ramazan ayında Türkiye’ye gelir. Birkaç günlük gezisi sırasında kimsenin gündüz bir şey yememesi dikkatini çeker. Bir gün bir lokantaya girer yemek ister, burada da bir ilginçlik vardır. Yemeğin verildiği yer dışarıdan görünmüyordur. Bunun sebebini sorunca garson:

-Ramazan abla Ramazan, der.

Turist bayan bir şeyanlamaz. Ertesi gün tanıştığı rehberini yemeğe çağırır o da "Ramazan" deyip geçiştirir. Merak eder sorar, Nedir bu Ramazan rehberi bu ayın Müslümanlar için kutsal bir ay olduğunu, bu ayda Müslümanların gündüz bir şey yiyip içmediğini uzun uzadıya anlatır. Neden aç kalıyorlar? Niçin nasıl gibi sorular ardı arkasına gelir ve bayan otele gider. Nasıl olurda sadece yaratıcı yemeyin diyor kimse yemiyor şeklinde düşüncelere dalar hem bu tanrı budaya hiç benzemiyor. İslamiyeti araştırır ve şu kanaate varır sadece yaratıcı emrediyor diye yeme içme gibi temel ihtiyaçlardan vazgeçiliyorsa bu fedakarlıklara katlanılıyorsa, bu din batıl olamaz diyerek iman ediyor ve Müslüman oluyor.

Padişah, Kulumun Kulu

Devrin birinde padişahın biri Ramazan ayı geldiği vakit, ikindiden sonra akşama kadar davulcuların şenlik yapmalarını ve çalgılar çalmalarım emrederdi. Bununla hem günün tez geçmesini ve hem de açlığın tesirini anlamamasını sağlamak, isterdi. Çünkü oruç ekseriye ikindiden sonra insana şiddetle tesir eder. İşte yine bir Ramazan ayında padişah oruçtan fazla incinmemek için bu şekilde emretmişti. Bir gün böyle vaziyette iken oradan bir kamil Şeyh geçer. Bakar ki çalgılar çalmıyor, davullar vuruluyor, adeta kıyamet kopuyor. Kendi kendine şu kötülüğü kaldırmalıyım ve bu padişahı bu gafletten uyarmalım. Çünkü bu an iftar anıdır. Rahmet ve mağfiretin coştuğu bir zamandır. Bu zamanda bu çeşit hareketler Müslümanlara gerekmez der.
Padişahın sarayına gider, çalgıları susturmak ve neşelerine son vermek ister. Padişah da onu o anda saraydan seyreder. Padişah ihtiyarın yakalanmasını emreder, adamı huzuruna çağırtır ve kendisine şöyle sorar:

-Şu münasip olmayan işi niçin işledin?

İhtiyar:

-Bu iş kötü bir iştir. Biz kötü işleri kaldırmakla memuruz der.

Padişah:

-Benden korkmadın mı?

İhtiyar;

-Ssenden bana gelecek olan şeye sabrederim. Nitekim Allah Teala Kur’an’da "sana gelen şeye sabret" buyurdu. Ben senden asla korkmam. Çünkü sen kulumun kulusun.

Padişahın etrafımdakiler:

-Bu adam aklını kaybetmiştir.

İhtiyar:

-Hayır, ben aklımı kaybetmedim. Bilakis, hakikatte o, kölemin kölesidir. Sen kölemin kölesisin. Çünkü insanlar iki kısımdır:

Birincisi; nefsi mağlup, kendisi galip alandır ve nefsini istediği tarafa çevirebilir.
İkincisi ise: Nefsi kendisine galip ve üzerine amir kimsedir.

Ey padişah! Şimdi düşün, sen bunların hangisindensin?"

Padişah:

-İkincisiyim, der.

İhtiyar:

-Nefis kulumdur, sen de nefsin kulusun. Yani sen kulumun kulu oldu, der.

İhtiyarın bu sözleri üzerine padişah son derece müteessir olarak derhal tevbe edip pişman olur. İhtiyara da birtakım ikramlarda bulunur.

Recep Ayında Oruç

Basra’da yaşayan abide bir kadın vardı. Evliya kadın ölümü yaklaşınca oğluna:

– Oğlum Recep ayında oruç tutup namaz kıldığım elbiselerimle beni defnet dedi.

Bir süre sonra o evliya kadın öldüğünde oğlu vasiyetini unutup normal bir kefen ile defnedip eve geldiğinde annesini sardığı kefeni evde bulur. O an aklına annesinin vasiyeti gelir Recep ayında ibadet ettiği elbiseleri gelir. Evi arar elbiseleri bulamayınca oturup hayretler içinde düşünür, ama bir şey anlayamaz.

Gaybden bir ses gelir. O ses "kefenini al biz onu Recep ayında oruç tuttuğu elbiselerle" defnettik. Çünkü biz Recep ayında oruç tutanı mezarda bile olsa üzüntülü bırakmayız.

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile