Hayat…
Mevlidi Şerif
mevlid hakkında bilgiler – mevlidi şerif sözleri
Mevlid Süleyman Çelebi’nin Ünlü eseri. Mevlid, lügatte “doğmak, doğum zamanı, doğum yeri” manalarına gelir. Mevlid’in asıl adı Vesilet-ün-Necat (Kurtuluş Vesilesi)tır. Muhammed aleyhisselamın doğumunu kutlamak için yapılan tören manasına da kullanılmaktadır.
Süleyman Çelebi’nin 15. yüzyılda yazılan Mevlid’inden başka 14. yüzyılda yaşamış Erzurumlu Mustafa Darir’in Tercümetü’d-Darir’i vardır. Bunu İbn-i İshak’ın Siretü’n-Nebi’sinden çevirmiştir. Bir diğer mevlid de Fatih Sultan Mehmed zamanında yaşamış Ahmed’in yazdığıdır.
Mevlid, yalnızca Müslüman Türkler arasında değil, bütün İslam dünyasında çok beğenilmiştir. Arnavutça, Rumca ve İngilizceye de tercüme edilmiştir. Asırlar boyunca bütün İslam dünyasında mübarek gün ve gecelerde, sünnet, düğün gibi toplantılarda ve diğer vesilelerle sevilerek okunmuş ve dinlenmiştir. Müslümanların Muhammed aleyhisselama olan aşk ve muhabbetlerine tercüman olmuştur. Mevlid’in yazılış sebebi de Süleyman Çelebi’nin Peygamber efendimize duyduğu engin muhabbettir.
Süleyman Çelebi’nin Bursa Ulu Camideki imamlık yıllarında, İranlı bir vaiz, kürsüde Bakara suresinin 285. ayetini kendi bilgisine göre tefsir etti. Allahü tealanın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir fark görmediğini ve Muhammed aleyhisselamın hazret-i isa peygamberden daha üstün tutulmayacağını söyledi. İranlı vaizin bu bozuk ve hakikatlere uymayan şahsi düşünceleri, Süleyman Çelebi’nin Muhammed aleyhisselam için gönlünde duyduğu aşk ve muhabbete ziyadesiyle tesir etti. Bu türlü iddiaları cevaplandırmak ve sahiplerini susturmak, Muhammed aleyhisselamın bütün diğer peygamberlere üstün, son peygamber olduğunu isbatlamak için Mevlid’ini yazdı. Mevlid; baştan sona kadar Ehl-i sünnet itikadını, Allahü tealanın mutlak iradesini, alemi yoktan var ettiğini ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir mahlukta bulunmayan üstün, yüksek ve emsalsiz vasıflarını anlatır. Her kelimesinde gönlü Resulullah aşkı ile yanan bir müminin engin aşk ve muhabbet kokuları vardır. Diğer peygamberlere olan bütün üstünlükler de en güzel ve en veciz kelime ve ifadelerle anlatılmıştır.
Mevlid; “münacat” (Allahü tealaya yalvarma), “viladet” (Peygamber efendimizin doğumu), “risalet” (Peygamber oluşu), “mirac” (göklere çıkışı, Cenneti ve Cehennemi görmesi), “rıhlet” (Peygamberimizin vefatı) ve “dua” bölümlerinden ibarettir.
Söze Allahü tealanın ism-i şerifi ile başlayan Süleyman Çelebi, adem aleyhisselamdan Peygamberimize kadar bütün peygamberlerin alınlarında nur parladığını ve bu nurun Muhammed aleyhisselama intikal ettiğini anlatır. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) doğuşuna geniş bir yer ayırarak, O doğarken annesinin neler duyup, neler gördüğünü, bu anda bütün varlıkların engin bir neşe içinde kaldıklarını, bütün zerrelerin O’nu büyük neşe içinde karşıladığını söyler. Mevlid’de bundan sonra, Muhammed aleyhisselama peygamberliğin nasıl geldiğini ve mirac hadisesinin nasıl olduğunu anlatır. Derin üzüntü içinde yazdığı rıhlet ve daha sonra dua ile mevlidini bitirmiştir. Muhammed aleyhisselamın her varlığın yaratılış sebebi, bütün yaratılmışların en şereflisi olduğunu ifade ederken, O’nu bütün peygamberlere üstün kılan Allahü tealaya şükürler etmektedir.
Eserde çok olgun fikirler ve kompozisyon bütünlüğü vardır. Mevlid, mesnevi, nazım şekliyle yazılmıştır. Ancak her bendin sonunda yer alan;
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Işk ıla derd ile eydün esselat
beyti eseri bir nevi terci-i bend durumuna düşürmüştür. Aruz vezniyle yazılmış, “failatün, failatün, failün” kalıbı kullanılmıştır. Yalnız bir yerde “Mef’ulü, failatü mefailü failün” kalıbına yer verilmiştir.
Kafiyeler güzel ve sağlamdır. Süleyman Çelebi, Mevlid’in mısraının mükemmel olması için çok titizlik göstermiş, bu sebeple, Mevlid üstün sanat sahibi divan şairleri tarafından da sevilip beğenilmiştir.
Mevlid’de olayların ve düşüncelerin anlatıldığı yerlerde, en kısa, en uygun ve mümkün olan en sade anlatım şekli kullanılmıştır. Mevlid’de hemen her türlü söz ve ifade sanatına rastlanır. En çok cinas, teşbih ve tekrir gibi sanatlara yer verilmiştir. Bölümlerin ve kitabın bütünlüğüne titizlik gösterildiği kadar, her mısranın ayrı ayrı güzelliği de gözden kaçmamaktadır. Mevlid lirizm (içlilik) ve öğreticiliği (didaktizm) iyice kaynaştırmış bir şiir kitabıdır. Kuruluktan uzak olduğu gibi, sırf coşkunluktan da ibaret değildir. Görünüşte kolay, fakat denendiğinde benzerinin yazılmasının çok zor olduğu görülür.
İran edebiyatında mevlid türünde eser yazılmamıştır. Mevlid, Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) medh ve sena ederek, Müslümanların gönlünde O’nun sevgisini harekete geçirdiğinden ve dine bağlılıklarını arttırdığından bunu okumak ve dinlemek, nafile bir ibadet olup, çok sevaptır. Ancak İslamiyetin haram ve yasak ettiği şekillerde ve şarkı söyler gibi veya çalgı aletleriyle beraber okunması yasaklanmıştır.
MEVLİD-İ ŞERİF’TEN BÖLÜMLER
(Münacat bölümünden)
Allah adın zikr idelüm evvela
Vacib oldur, cümle işte her kula
Allah adın her kim ol evvel ana
Her işi asan eder Allah ona
Allah adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu
Allah adın her nefeste di müdam
Allah adıyla olur her iş temam
Bir kez Allah dise aşk ile lisan
Dökülür cümle günah misl-i hazan
İsm-i pakin pak olur zikreyleyen
Her murada irişür Allah diyen
(Veladet bölümünden)
amine Hatun Muhammed anesi
Ol sadefden doğdu ol dür danesi
Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alametler belürdü gelmeden
Ol gice kim doğdu ol Hayr-ül-beşer
Anası anda neler gördü neler
Didi: Gördüm, ol Habib’in anesi
Bir acep nur kim, güneş pervanesi
Berk urup çıktı evimden nagehan
Göklere dek nur ile doldu cihan
Gökler açıldı vü feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
Biri maşrık, biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kabe’nin
İndiler gökden melekler saf saf
Kabe gibi kıldılar evim tavaf
Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı sündüs döşeyen anı melek
İndi huriler bölük bölük buğur
Yüzleri nurından evim doldu nur
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafa’yı birbirine muştular
Didiler: Oğlun gibi hiçbir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değül
Bu gelen tevhid-i irfan kanıdır
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
amine eydür çü vakt oldu tamam
Kim vücuda gele ol Hayrü’l-enam
Susadım gayet hararetten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dahı şekerde yok idi
İçdim anı oldu cismim nura gark
İdemezdim nurdan kendimi fark
Geldi bir ak kuş kanadıyla revan
Arkamı sığadı kuvvetle heman
Doğdu ol saatde ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin
(Mirac bölümünden)
İşit imdi Mustafa miracını
Nice urındı saadet tacını
Göklere hem nice seyran kıldı ol
Hak teala hazretine buldu yol
Anda ol gördüğin adem görmedi
Kimse hem, ol irdüğine irmedi
Enbiya ervahına indi nida
Kim kılınız Mustafa’ya ikdida
Önüne düştü, ona oldu delil
Aldı gitti Mustafa’yı Cebreil
Gördüler nurdan örülmüş nerdüban
Nerdübandan oldular göğe revan
Ol gök ehli cümle karşı geldiler
Mustafa’ya hayli ikram kıldılar
Ey Habibim, davet et kullarımı
Ta gelip de, göreler didarımı!
Sen ki, mi’rac eyleyip, etdin niyaz
Ümmetün mirac eyleyip, kıldım namaz
Her zaman ki, bu namazı kılalar
Cümle gök ehli sevabın bulalar
Çünki her türlü ibadet bundadır.
Hakka kürbiyyetle vuslat bundadır
Sıdk-ile beş vakt oldukça eda
Elli vaktin ecrini eyler hak ata
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi