admin

24 Kasım Öğretmenler Günü İle İlgili Skeçler, Piyesler, Tiyatrolar, Oratoryolar

Bu konu admin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
admin
admin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 12501
Yanıt Sayısı: 0
22 Mayıs 2021, 1:59

24 Kasım Öğretmenler Günü İle İlgili Skeçler, Piyesler, Tiyatrolar, Oratoryolar

Lindsey
24 Kasım Öğretmenler Günü İle İlgili Skeçler, Piyesler, Tiyatrolar, Oratoryolar

ÖĞRETMEN – VELİ GÖRÜŞMESİ

ÖĞRETMEN : Sayın veliler okulumuzun 5A sınıfı veli toplantısına hoş geldiniz. Şimdi sırayla gelip çocuklarınızın durumunu benden öğrenebilirsiniz . Evet siz buyrun önce.

ALİ BEY : Hocam ben Hatice’nin babasıyım

ÖĞRETMEN : Aa,demek siz Hatice’nin babasısınız ha ? Kızınız derslerde hep konuşuyor efenim.

ALİ BEY : Ah, ah hocam, siz bir de annesini görseniz, evlendiğim günden beri daha hiç susmadı.

VELİ BEY : Hocam ben Ziya’nın babasıyım

ÖĞRETMEN : Ha şu kopyacı Ziya … Beyefendi çocuğunuz hep kopya çekiyor.

VELİ BEY : Ama hocam nerden biliyorsunuz? Belki arkadaşı bizimkinden kopya çekiyordur.

ÖĞRETMEN : Mümkün değil. Arkadaşı sorduğum bir sorunun cevap kısmına "Bilmiyorum" diye yazmış, ziya "Ben de bilmiyorum" diye yazmış .

VELİ BEY : Haaaaaaa!

AHMET BEY : Hocam bizim Gülsüm nasıl?

ÖĞRETMEN : Kızınız çok yalan söylüyor.

AHMET BEY : Ama benim kızım yalan söylemez.

ÖĞRETMEN : Bakm beyefendi, geçen gün bana telofon geldi. Telofondaki ses "Hocam Gülsüm çok hasta, yarın okula gelmiyecek" dedi. Ben "Peki gelmesin ama siz kimsiniz ?" diye sorunca, telefondaki ses ne dese beğenirsiniz!… "Şey, ben babam öğretmenim!"

AHMET BEY : Hocam çocuklara çok ödev veriyorsunuz.

ÖĞRETMEN : Bunu da nerden çıkarttınız?

AYDIN BEY : Nereden olacak, oğlum ödev yapmak için bir sekreter tuttu.

AYŞE HANIM : Hocam biz Emine’nin anne ve babasıyız.

ÖĞRETMEN : Ooo, Emine çok zeki bir öğrenci…

AYŞE HANIM : Öyle mi ,bey görüyor musun, kızımız zekasını benden almış.

TAHİR BEY : Ondan hiç şüphem yok! Çünkü benim zekam yerinde duruyor.

ZEHRA HANIM: Hocam Kemal nasıl?

ÖĞRETMEN : Ödevlerini sürekli yanlış yapıyor.

ZEHRA HANIM: Ah hocam, o kadar da söylüyorum babasına, "Bırak da çocuk ödevlerini kendisi yapsın" diye. Ama dinlemiyor ki..

CEMİL BEY : Hocam bizim oğlan sizin çok tutarsız bir öğretmen olduğunuzu söylüyor.

ÖĞRETMEN : Ne demek bu?

CEMİL BEY : Bir dediğininiz bir dediğinizi tutmuyormuş. Bir gün, beş ile beşi toplarsak on eder, başka bir gün de, altı ile dördü toplarsak 10 eder, diyörmüşsünüz. Dün de üç ile yediyi toplarsak 10 eder demişsiniz. Çocuk bunun hangisine inanacak Allaşkına.

METİN BEY : Hocam Kerim’in durumu nasıl?

ÖĞRETMEN : Çok kötü, siz bunu okutmayın boş yere.

METİN BEY : Niye ?

ÖĞRETMEN : Niye olacak ,geçen gün Türkiye’nin başkenti nere, diye sordum, Türkiyenin başkenti Payas’tır dedi.

METİN BEY : Vay eşek herif vay.. Valla hocam, inanın o kadar da anlattım "Türkiye’nin başkenti Dörtyol’dur" diye.

==========================================

ÖĞRETMENİM İKİ ELİM YAKANDA

ÇIRAK: Abi be,

EŞKİYA: Yine ne var aslanım?

ÇIRAK: Abi kızmazsan bir şey daha soracağım sana…

EŞKİYA: Sor yavrum sor. Sen benim yerimi alacaksın gelecekte. Her usta, yerine bir adam
yetiştirip öyle ölür. Sor ki öğrenesin bu mesleğin tüm inceliklerini… Sevgili çırağım
benim.

ÇIRAK: Peki ustacım. Sen bu mesleğe nasıl başladın bir ani atsana.

EŞKİYA: Hırsızlık mesleğine mi? Ohoo! Uzun hikaye…

ÇIRAK: Kısaca anlat.

EŞKİYA: Valla bu mesleğe başlamamın iki sebebi var. Birincisi annem…

ÇIRAK: Anneniz mi? Yani sizin anneniz de mi bir hırsızdı?

EŞKİYA: Yok canım. Annem aslında kimsenin bir şeyinde gözü olmayan bir kadındı.

ÇIRAK:Peki size bu mesleği nasıl öğretti öyleyse.

EŞKİYA: Kızmazdı tabi.

ÇIRAK: Yani hiç kızmaz mıydı?

EŞKİYA: Ben küçükken okulda veya sokakta arkadaşlarımın küçük eşyalarını çalar eve
getirirdim. Annem bu eşyaları, oyuncakları elimde görmesine rağmen sesini
çıkarmazdı hiç.

ÇIRAK: Sonra ne oldu peki?

EŞKİYA: Ne olacak, profesyonel bir hırsız olup çıktım. İnek, koyun, at çalmaya başladım.

ÇIRAK: Hiç at çaldın mı gerçekten…

EŞKİYA: Ohoo o! Hemde bu ülkenin en hızlı atını bile çaldım. Hatta diyebilirim ki bu konuda
üstüme yoktur. Hadi sen tezgaha bak da ben bi helaya gidip geleyim.

ÇIRAK :Ne tezgahı ab i. Dağbaşındayız biz?

EŞKİYA: Oğlum anla işte, gelen geçen olursa soy soğana çevir demek istedim.

ÇIRAK: Haa! Tamam ab i, s en merak etme.

EŞKİYA: Aha biri daha geliyor. Saklan oğlum. Hey dur bakalım.

öĞRETMEN: Ne var, ne oluyor?

EŞKİYA: Sökül bakalım cüzdanı!

öĞRETMEN: Niye?

EŞKİYA:Niye mi? Bu bir soygundur da ondan….

öĞRETMEN:Ha pardon, bir an anlıyamamıştım da.. Buyrun, işte cüzdanım .. Ne olur beni
öldürmeyin.

EŞKİYA: Oo, amma da paran varmış ha! Ne iş yapıyorsun sen..?

öĞRETMEN: Ben, ben öğretmenim.

EŞKİYA: Nerde?

öĞRETMEN: Kasabadaki lisede. Adım Hüseyin Erkılıç…

EŞKİYA: Vay hocam! Siz ha! Beni tanıdın mı, ben Sedat Yarma!

öĞRETMEN:343 Sedat, sen ha.. Ne yapıyorsun burada?

EŞKİYA: Valla hocam gördüğünüz gibi mesleğimizi icra ediyoruz.

öĞRETMEN :Ya…., Demek mesleğini icra ediyorsun ha… Üstelik öğretmenini soyarak… Yazık…

EŞKİYA: Kusura bakma hocam suç benim değil. Gel buraya çırak!

ÇIRAK: Buyur usta!

EŞKİYA: Hani demiştim ya beni bu mesleğe iten iki sebep var diye…

ÇIRAK: Evet, birisi annenizdi.

EŞKİYA: Birisi annem demiştim. İşte birisi de bu. Yani öğretmenim.

öĞRETMEN: Ne, ben mi seni hırsız yaptım?

EŞKİYA: Tabi ya. Söyle bakalım Hoca, benim üzerime titredin mi hiç? Okulda başım önde
gezerken omuzuma elini atıp derdimi dinledin mi?Kaç kez evimi arayıp halimisordun?
Derslerimde başarısız olduğumda sebebini araştırmışmıydm? Halimi anlamış miydin?
Ben o halimle tehlike sinyali verirken tedbir almış mıydm? Yok hoca yok! Beni hırsız
eden sensin sen…. Şimdi ver şu cüzdanı da kaybol…. Ha bu arada, öğrencinle ne
kadar gurur duysan azdır… O ilgilenmediğin talebe şimdi bir numaralı eşkiya…

====================

ÖĞRETMENLER GÜNÜNE HAZIRLIK

OYNAYANLAR

MURAT………………………….
CEZMİ……………………………
FEZA……………………………..
AYŞE…………………………….

OYUN YERİ VE MALZEME

BİR OKUL BAHÇESİNDE HER HANGİ BİR KÖŞE

Sahne l
"Murat ile Cezmi bahçe duvarının kenarında, ayaktadırlar."
MURAT — Seni üzgün görüyorum. Ne düşünüyorsun?
CEZMİ — Yaramı deşme şimdi.
MURAT — Belki yardımım dokunur. Söyle haydi.
CEZMİ  Yardımın mı? Sanmam.
MURAT — Sen anlat bakalım. Elbette bizim de bir düşüncemiz olabilir.
CEZMİ — Neden bunun üzerinde duruyorsun, anlamıyorum. Üzgünüm, evet. Ama geçer.
MURAT — Sen bilirsin. Arkadaşlar arasında saklı bir şeyler olmaz bilirdim. Demek yanılmışım. CEZMİ — Peki, peki, anlatacağım.
MURAT Bak şimdi uslu çocuğa benzedin.
CEZMİ — Alay edeceksen anlatmayayım.
MURAT  Sen şakadan anlamaz mısın? Haydi anlat. (Cezmi yere oturur. Ayaklarını uzatır.)
CEZMİ — Biliyorsun bu yıl benim aynı sınıfta ikinci yılım. Tarih dersinden kırığım var. Eğer bu yıl da sınıfta kalırsam kovulurum. Babam beni evden kovar.
MURAT— Bunu biliyorsun. O halde sen de çalış.
CEZMİ — Çalışabilsem iyi. Ama Tarih konulan aklıma girmiyor. Hemen unutuyorum.
MURAT — Peki, benden nasıl bir yardım istiyorsun?
CEZMİ — Son yazılı yoklama kâğıdımı, öğretmen görmeden değiştireceğim.
MURAT — Değiştirecek misin?
CEZMİ — Evet, sorulan biliyorum. Kitaptan doğrularını yazıp ötekinin yerine koyacağım.
MURAT — Sen şaşırdın galiba. Bunu yaptığını farz edelim. Öğretmen farkına varmayacak mı?
CEZMİ — Varmaz. Yetmiş kişilik sınıf. Nereden anlayacak?
MURAT  Ya yakalanırsan?Bu senin sonun demektir.
CEZMİ — Sınıfta kalırsam da sonum olmayacak mı?
MURAT— Elinde bir şans var. Çalışıp kazanmak, başarılı olmak. Neden bu yolu denemiyorsun?
CEZMİ  Tarih konulan aklımda kalmıyor, anlamadın mı? Unutuyorum.
MURAT — Ben neden unutmuyorum? Seninki boş söz. İstersen unutmazsın.
CEZMİ — Bana yardım edecek misin, etmeyecek misin?
MURAT — Benden istediğin nedir?
CEZMİ — Ben öğretmeni sınıftan dışarı çağıracağım. Sen gizlice sınıfa girip kâğıdı değiştireceksin.
MURAT — Ben? Ben kâğıdı değiştireceğim, öyle mi? Sen aklını kaybetmişsin.
CEZMİ — Yani yapamayacağını söylemek istiyorsun.
MURAT  Tam üstüne bastın. Yapamayacağım.
CEZMİ — Ben de seni arkadaş bilirdim.
MURAT  Yine öyle bil. İyi arkadaş seni tehlikeye atmayan kişidir. Seni kötü sonlardan korumak istiyorum. Bunun için bu düşüncene katılmıyorum.
CEZMİ — Aklına başka çıkar yol geliyor mu?
MURAT — Otur, aç kitabı, oku.
CEZMİ — İyi ama verdiğim boş yazılı kâğıdım ne olacak? Sıfır alacağım. Bunu düzeltmeme imkan yok artık.
MURAT — Öğretmenle konuşsan.
CEZMİ — Ne söyleyeceğim?
MURAT — Anlat durumunu. Dinler seni. Belki de sana nasıl davranacağını anlatır. Kısa konulardan sınav yapar. Ne bileyim, her halde bir yol bulur çalışman için.
CEZMİ — Hayır, aklıma koydum. Kâğıdımı değiştirmekten başka çarem yok. Sonuca katlanacağım.
MURAT — Farzet ki kağıdın on aldı. Sonra? Başka yoklama olmayacak mı? Derse kalkıp sözlü olarak yoklanmayacak mısın? Bu on numarayı nasıl aldığını sormayacak mı? Ne diyeceksin? CEZMİ — Ben bir on alayım, yeter. Ortalama beş olur.
MURAT  Kendini kandırma. Bu yol çıkar yol değil.
CEZMİ — Öyle ise unut yardım istediğimi.
MURAT — Korkma. Kimseye söylemem. Ama böyle bir suça da âlet olmam. Kusura bakma.
"Feza girer.”

Sahne 2
FEZA — Ne konuşuyorsunuz?
MURAT — Öteden beriden. Ne olacak?
FEZA — Cezmi’nin neden suratı asık? Bir şey mi oldu?
CEZMİ  Yok bir şey. Can sıkıntısı, o kadar.
FEZA — Canın bir şeye sıkılmış, belli. Anlatmayacak mısın?
"Murat ile Cezmi birbirine bakar."
CEZMİ — Önemli değil. Anlatmaya değmez.
MURAT — Öğrencilik yaşamında her şey olur. Bazan yazılıdan kırık not alınabilir. Bu demek değildir ki dünyanın sonudur.
FEZA — Tarih dersinden mi söz ediyordunuz yoksa?
"Murat ile Cezmi susarlar."
Anlıyorum. Ben de boş verdim kâğıdımı. Baksanıza, üzülüyor muyum? Daha çok yoklama olacağız. Düzeltmek elimde. Bir sıkı çalıştımmı en iyi notlan alırım. Bu kadar basit.
MURAT  Ben de öyle söylüyorum. Ama dinlemiyor.
CEZMİ — Madem açıldı, söyleyeyim. Ben o yazılı kâğıdımı değiştirip yerine doğru yanıtlanmış kâğıdı koyacağım.
FEZA — Olur mu dersin? Yapabilir misin?
CEZMİ — Denemeye değer sanırım.
MURAT Yanılıyorsunuz. Böyle başarı olmaz.
FEZA — Peki, bu işi nasıl başaracağını sanıyorsun?
CEZMİ — Biliyorsunuz, öğretmenimiz kâğıtları sınıfta, teneffüslerde inceler. Belki de şimdi yine oradadır. Kapıyı vurup gireceğim. Kâğıtları inceleyip incelemediğine bakarım. Bu arada Tarihten bir konuyu anlamadığımı söylerim. Onun hana anlatmasını isterim. Bu yeter bana. Çıkarım. O zaman birine gereksinmem olacak.
FEZA — Neden?
CEZMİ — Bayılıp düşecek birine. Numaradan tabii. Koşup haber vereceğim.
Hemen öğretmen dışarı çıkacak. Ben de o arada kâğıdımı değiştireceğim. Bu
kadar basit.
MURAT — O bayılan kişi ne olacak?
CEZMİ — Ben de arkadan gelip revire kaldırmasına yardım edeceğim.
MURAT — Demek deminden beri benden bu yardımı istemeye çalışıyordun.
Şimdi anlıyorum.
CEZMİ — Zor bir iş olmasa gerek.
FEZA — Ya öğretmen bayılanın yalandan bayıldığını anlarsa?
CEZMİ — Nasıl anlasın? Yüzüne azıcık san tebeşir boyası sürmesi yetecek.
Revirde de numara yapmak zor bir şey mi? Bakarsın hemen iyileşiverir.
MURAT — Böyle bir şeye âlet olamam.
FEZA — Ama düşün ki bir arkadaşının sınıf geçmesini sağlamış olacaksın.
CEZMİ — Ben de bunu anlatmak istiyordum.
MURAT — Buna siz sınıf geçmek mi dersiniz? Bu bir sahtekârlıktan başka bir
şey değildir.
CEZMİ — Ben sınıf geçeyim de ne olursa olsun.
FEZA — Uzatma işi. Cezmi haklı. Onun derdi ikinci yıl da sınıfta kalmamak,anladın mı?
"Ayşe girer."

Sahne 3
AYŞE — Duydunuz mu?
CEZMİ — Neyi duyduk mu?
AYŞE — Yarın okulumuzda bir tören var.
MURAT — Tören mi? Ne töreni?
AYŞE — Yarın 24 Kasım. Anlamadınız mı?
CEZMİ — 24 Kasımda ne olmuş?
FEZA — Yarın öğretmenler günü.
CEZMİ — Öğretmenler günü mü kutlanacak?
AYŞE — Evet… Öğretmenlerimizin günü kutlanacak. İçimizden birinin konuşması gerekiyormuş. MURAT Bunu kimden duydun.
AYŞE — Öğretmenimizden. Biraz önce onunla konuşuyordum. Dahası var.
FEZA — Dahası da ne demek?
MURAT — Haydi çabuk anlat Ayşe.
AYŞE — Bu günün şerefine iyi gitmeyen Tarih sınavını yapmamış sayacak.
CEZMİ — Ne diyorsun? Yaşadık desene.
FEZA — Şu işe bak.
MURAT — Şans diye buna derim.
AYŞE — Bir şey daha ekleyeyim mi?
MURAT — Umarım bu da onun kadar güzel haberdir.
AYŞE — Bu haber Cezmi’yi ilgilendiriyor.
CEZMİ — Beni mi? Boş kağıdım için beni çağırmış olmasın?
AYŞE — Hayır. Onun için değil.
FEZA — Ya ne için çağırıyor?
AYŞE — Yarınki törende, yani öğretmenler gününde çocuklar adına konuşmayı Cezmi yapacak. MURAT — Cezmi mi?
CEZMİ — İnanmam.
FEZA — Şu işe bakın.
AYŞE — Neden şaştınız? Sınıfta edebiyat bilgisi en iyi onun. En güzel o konuşur. Bakmayın tarih dersini sevmez ama, şiirlerini de biliyoruz.
CEZMÎ — Yoksa bunu öğretmene sen mi söyledin?
AYŞE — Ben mi söyledim? Bunu da nereden çıkardın? Öğretmen söyledi bunları.
CEZMİ — Gerçekten mi? inanamıyorum.
MURAT — Gördün mü? Sen aklından neleri geçiriyorsun? Öğretmen senin için ne güzel şeyler düşünüyor.
FEZA — Böyle bir öğretmen az bulunur.
AYŞE — Size katılıyorum. Öğretmenimizin elleri öpülecek öğretmen.
FEZA — Peki yarınki tören için bizim katkımız ne olabilir?
MURAT — Evet, bizim de bir şeyler yapmamız gerekmez mi?
CEZMİ — Ben bir şiir yazarım.
AYŞE — Ben de öğretmenimize bir demet gül getiririm.
MURAT — Sınıf arkadaşlarından para toplar, öğretmenimize bir güzel dolmakalem armağan ederiz.
FEZA — Bizim sınıfta güzel gitar çalan Seyfı’den bir konser vermesini isteriz.
AYŞE — Neden onun yanında bir sınıf korosunun konserini sunmuyoruz?
MURAT  Yarına kadar bütün bunlar nasıl olacak?
CEZMİ — Benim şiirim hazır demektir.
AYŞE — Ben de gülleri getirebilirim.
MURAT — Şimdi gider Seyfi’yi bulur, konser için hazırlanmasını isterim.
FEZA — Bana da koroyu toplamak kalıyor. Biz zaten hazırız demektir. Çünkü son provamızı dün yapmıştık.
AYŞE — Neden öğretmenler günü için bir skeç yapmıyoruz?
MURAT — Skeç mi? Onu nereden bulacağız?
AYŞE — Müzik öğretmenimizden isteriz. Biliyorsunuz Semahat öğretmen iyi bir müzisyen ve iyi bir yazardır.
FEZA — Müzikli bir oyun mu demek istiyorsun?
AYŞE — Bak, bu daha iyi. Belki Semahat öğretmen için bu çok kolay olabilir.
CEZMİ — Sen neden gidip konuşmuyorsun?
AYŞE — Bu isi bana bırakın. Ben gidip bu gece konuşurum. Yarın üç kişilik küçük bir müzikli oyunu sahneye bile koyabilir.
MURAT –Bu mümkün mü? Bir gecede bütün bunlar nasıl olabilir?
AYŞE — Bizden istemesi. Mümkün olamazsa sağlık olsun. Biz bir kere isteyelim.
MURAT — Okulda yapılacak tören programı nasıl acaba?
AYŞE — O program saat onda başlayacak. Bizim kutlama programımız da akşam, salonda olur. Ne dersiniz?
CEZMİ — Bak bu güzel fikir. Bizim programımız akşam olabilir.
MURAT — Haydi bakalım herkes iş başına. Şimdi özetlersek: Ayşe, sen müzik öğretmeni ile görüşüp küçük müzikli oyunu sağlayacaksın. Ayrıca yarın öğretmenimize sunulacak gülleri getireceksin. Sen Cezmi, öğretmenimiz için bir şiir yazacak ve okuyacaksın. Sen Feza, Seyfi’den bir gitar konseri yapması için yardım m isteyeceksin. Ben de koroyu toplamaya çalışacağım.
AYŞE — Güzel. Aklımıza başka bir şey gelirse yine bir araya gelelim. Toplanma yeri burası. Tamam mı?
CEZMİ — Benim bir görevim daha varmış, yarınki okul töreninde konuşmak. Sizden yardım istiyorum. Ne söylememi istersiniz? Bana biraz fikir verin.
AYŞE — Bir şey söyleyebilir miyim?
CEZMİ — Tabiî. Söyle.
AYŞE — Yarınki törende konuşacaksın. Konu, tüm öğretmenler. Bence, öğretmenlerimizin ne kadar büyük uğraş verdiklerini, bizleri yetiştirmek için nasıl Çalıştıklarını belirtmen iyi olur. Aynca, onların sadece öğreten bir kişi değil, aynı zamanda eğiten bir kişi olduklarını da eklemelisin.
MURAT — Bana göre en önce söylenmesi gereken şey, yeryüzünde yalnız öğretmenin elleri öpülesi olduğudur. Anne, babadan sonra insana yön veren yalnız onlardır. Ben isterdim ki bütün öğretmenlerimiz bu günkü koşullardan daha iyi koşullar içinde yaşasınlar.
Sonra, onların bizim için en candan birer arkadaş oldukları unutulmamalıdır. Bizi doğru yola yönelten, bize cesaret aşılayan onlardır. Bunları söylemen sanırım iyi olur.
FEZA — Bana göre öğretmenin en güzel görevi bir ulusa şekil de vermektir. Bir ulus büyükse, uygarsa, çalışkan ve yaratıcı ise bunu öğretmenlerine borçludur.
Güzel sanatlarda, edebiyatta, resim ve tiyartrodaki basanlarının kaynağı öğretmendir. Öğretmenleri çok iyi yetişmiş, yetişmesi için önüne bütün imkânlar konmuş olan uluslara ne mutlu!
CEZMİ— Gerçekten hepinize teşekkür ederim. Bana güvenen tarih öğretmenime, bana bu görevi veren o büyük insana karşı utancımdan yere geçmiş gibiyim. Tarih dersinden geçmek için düşündüklerimden utanıyorum. Bu kadar bizi düşünen ve bizim yetişmemiz için gecesini gündüzüne katan bu yüce insanlardan özür diliyorum. Bunu yarınki konuşmada belirteceğim. Bundan böyle çalışmamak için bahaneler uydurmak yerine çalışmanın yollarını arayacağım.
Sizlere gerçekten, beni uyardığınız için teşekkür ederim. Yarın benim için yeniden doğduğum bir gün olacak. Ve şunu da ekliyorum. Yarından sonra bütün gücümle çalışacak ve ileride öğretmen olacağım. Bunu ilk kez burada size haykırıyorum. Bana yaptığınız bu iyiliği hiç unutmayacağım. Sağolun, varolun…
ÇOCUKLAR —"Alkışlarlar. Cezmi’yi kutlarlar."

Lütfiye AYDIN

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile