memoli

Çocuğunuzun Öğrenme Yöntemi Hangisi?

Bu konu memoli tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
memoli
memoli
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 10876
Yanıt Sayısı: 0
21 Mayıs 2021, 8:28

Çocuğunuzun Öğrenme Yöntemi Hangisi?

NotuiteSane
Çocuğunuzun Öğrenme Yöntemi Hangisi?

Çocuğunuzun Öğrenme Yöntemi Hangisi?

“Bizden geçti artık” desekte, çocuklarımızın beynindeki farklılıkları takdir etmeli ve bunları keşfedilmeyi bekleyen sonsuz hazineler olarak görmeliyiz.
Hepimizin belli bir öğrenme yöntemi -şahsımıza münhasır bilgi edinme, bilgiyi saklama, hatırlama ve ifade etme şeklimiz- vardır.

“Bizden geçti artık” desek de, çocuklarımızın beynindeki farklılıkları takdir etmeli ve bunları keşfedilmeyi bekleyen sonsuz hazineler olarak görmeliyiz.

Önemli olan çocuğumuzun ne kadar zeki olduğu değil, zekâsını ne yönde kullandığıdır.

Hepimizin farklı şeyler düşündüğü bilinen bir şeydir. Bilinmeyen şey ise, bunları düşünmede hepimizin farklı yöntemleri olduğudur. Okulda çocukların nasıl düşündükleri çok az dikkate alınıyor. Aslında, altı farklı yolla “düşünürüz”. Çocuğunuzu en iyi şekilde eğitebilmeniz için de bu farklı yöntemleri anlamamız hayati önem taşıyor.

Öğretmenlerimizin sınırlı imkânlarla bunca sorumluluk yüklenerek üzerlerinde ne kadar büyük bir baskı oluştuğunu biliyorum. Kalabalık sınıflar, destek ve araç gereç yetersizliği vs. Fakat değişim için gerekli olan itici gücün ebeveynlerden, yani çocuklarımızın zihninin yegâne koruyucularından gelmesi gerektiğine inanıyorum.

Öğrenme ve başarma konusunda kötü gidişatı durdurmak için biz ebeveynler ve öğretmenler, “öğrenme uzmanları” olmaktansa öğrenmeyi kolaylaştıran kişiler olmayı başarmalıyız. Daha kullanılmadan eskime ihtimali olan yeni bilgileri edinmeleri için çocuklarımızın zihnini kontrol etmeye çalışmaktansa, çocuklarımızın nasıl öğrendiklerini öğrenmeye odaklanmalıyız. Bu da çocuklarımızın kendilerine ait öğrenme yöntemleri olduğunu anlamaya başlamak ve buna saygı göstermekle başlayabilir.

Zihnimizi verimli kullanmak ve değişik öğrenme modelleri hakkında çalışmalarımla ilk önce, nasıl düşündüğümüz hakkında ulaştığım bazı ipuçları var. Bu ipuçları nasıl farklı şekillerde öğrendiğimizi keşfetmeme yardımcı oldu. Bu farklılıkları anlamak, hepimizin belli bir öğrenme yöntemi (ya da “düşünme modeli” olarak adlandırılan, kendimize ait bilgi edinme, bilgiyi saklama, hatırlama ve ifade etme şeklimiz) olduğu sonucuna varmamı sağladı.

Çocukların fıtrî bir öğrenme yeteneği var, eğitmenlerin tek yaptıkları şey ise onlara yeni beceriler kazandırmak. Okula başladıkları zaman okuldan ayrıldıkları zamana göre çok daha parlak bir zekâya sahip oluyorlar. Okula başlamadan önce çocuklar tüm dünya onlarınmış gibi, kendilerine sadece kendileri hükmedebilecekmiş gibi, kendi zekâlarına güvenerek yaşıyorlar. İçlerinden gelenle, bunu ifade etme yöntemleri arasında hiçbir uyuşmazlık bulunmuyor.

Peki bu canlılığa ne oluyor? Bu gözler birkaç yıl içinde nasıl donuklaşıp şüphe dolu olabiliyor? Nasıl olup ta menfi inançlarca çevreleniyor çocuklar?

Onlara öğrenmekten kaçınmayı öğretiyor ve yaptıkları yanlışlara odaklanıyoruz. Bu “yanlışlığı” kırmızı kalemle belirginleştiriyoruz. Öğretmenler çocukların yazılarında ne kadar yanlış kelime varsa işaretliyor, doğru olanları değil. Çocuklara “matematiklerinin zayıf olduğu” söyleniyor. Yaptıkları hatalar adeta beyinlerine kazınıyor. Bu yüzden yapabildiklerinin farkına varmak yerine eksikliklerine odaklanıyorlar. Bardağın boş yarısını görmeyi öğreniyorlar.

Yapmamız gereken, çocuklara bilgi vermenin yanı sıra, bunu nasıl işleyeceklerini de göstermeliyiz. Çocuklarımızın beyinlerindeki farklılıkları takdir etmeli ve bunları keşfedilmeyi bekleyen sonsuz hazineler olarak görmeliyiz.

Fakat bizler sadece başarısızlıklarıyla ilgilenirken çocuklarımız nasıl kapasitelerini keşfetmeye çabalayabilirler?

ÇOCUKLARIMIZIN ZİHNİ NASIL ÇALIŞIYOR?

Beynin düşünceyi kendi içinde üç ayrı yolda dolaştırarak sindirdiğini fark ediyoruz. Bunlar bilincin halleri olarak adlandırılabilir; bilinçlilik, bilinçaltı, bilinçdışı gibi. Her bir durum öğrenme sürecinde kendine has görevler üstleniyorlar.

Öğrenme sürecini sindirim sistemiyle karşılaştırırsak, bilinçlilik hali ağza benzer: Burası, öğrenmenin başladığı yerdir, sinir sisteminin kapısı, bilginin alınıp çiğnendiği yerdir. Bu sırada zihinde her bir ayrıntının metabolizmaya ne şekilde katılacağını düzenler. Çocukların bilgiyi en kolay aldığı düzenlediği öncelik kazandırdığı, değerlendirdiği ve ifade ettiği safha burasıdır.

Bilinçaltı halinde çocuklar, parçaları dikkatle inceleyerek elerler. Sindirim sistemi benzetmesine dönersek bu durum, mideye benzetilebilir. Parçaların altüst edilip, karıştırıldığı yerdir burası. Yiyecek, içeri girdiği zamanki haline benzemez, fakat vücudunuzda eritilecek hele de gelmemiştir henüz.

Öğrenme sürecinin bu aşamasında çocuk, aldığı bilgiyi düşünmek için durur, o ana kadar öğrenmiş olduklarına ne kadar uyduğunu tartar zihninde. Bu aşamada, sorular sorar, duyguları ile boğuşur ya da olaya pek çok farklı açıdan yaklaşabileceğini fark eder.

Bilinçdışı hali, çocuğun öğrenmekte olduğu şey ile zaten bildiği şey arasındaki ilişki kurduğu aşamadır. Hatıralar su yüzüne çıkarılır, derinlerde bir yerde bağlantılar kurulur. Bu düşünme tarzı tecrübeleri tekrar düzenleyerek bir model teşekkül ettirmek için tasarlanmıştır.

Zihnin bağırsaklarına benzer, sindirilen şeyin biçimini sürekli olarak değiştirir, besinleri vücudun tüm kısımlarına dağıtır. Eğer mantık, bilgiyi anlamlı bir bütüne dönüştürme yapıyorsa, bu düşünme tarzı da rüyalar, semboller, mecazlar ve benzetmeler aracılığıyla aynı anda pek çok mesaj üretmeye yarar.

DÜŞÜNCE SU GİBİ

Su, yıkanmak, içmek ya da sulama alanları için depoladığımız bir şeydir. Fakat biraz derin düşünürsek suyun sürekli olarak şekil değiştirdiğini fark edebiliriz. Emr-i ilâhî ile önce buharlaşarak bulutlar teşekkül ediyor, sonra şemsiyemiz üzerinde damlalar, dağlardan aşağı süzülen bir dere olup, şehrimizin yanından geçen ırmağı besliyor. Su hala sudur, ama biçimi değişiyor.

Beynin içinde farklı bilinç halleri arasında hareket eden düşünce de sürekli olarak biçim değiştirir. İnternet sayfalarını bilirsiniz, kıpır kıpır, renk renk sahifeler farklı yazılım “dilleriyle” yazılıyor. İnsan zihnini bu kadar tesir edici ve önemli kılan da farklı “dil” kullanmasıdır. Burada kastettiğim “dil” görme, işitme, dokunma ile ilgili duyu kanalları dilidir. Kısaca bunların ne anlama geldiğine kısaca değinmek istiyorum:

Görmek duyu kanalı (Görsel): Dış dünyayı ve iç görsel temsilleri görmek, görüleni fiile dökmek (okumak, resim yapmak, yazmak, tasarlamak vs.).

İşime duyu kanalı (İşitsel): Dış dünyayı ve iç sesleri dinlemek, işitileni ifade etmek (konuşmak, ilahi söylemek, mırıldanmak, musikî icra etmek vs.).

Dokunma duyu kanalı (Kinestetik): Dış dünyayı ve şahsi hissi değişimlerini, fiziki bir takım belirtileri fark etmek, hareket edip, fiiliyata geçmek (dokunmak, hareket etmek, el becerileri sergilemek vs.).

Son zamanlarda okullarda, öğrenme yöntemleri ile ilgili tespitlerden daha fazla yararlanılmaya başlandığını müşahede ediyoruz. Şahsi farklılıkları inceleyen pek çok yaklaşım, hepimizin öğrenme sürecinde en rahat kullandığı bir temsil sistemi olduğunu kabul etmektedir. Artık görsel, işitsel ve kinestetik öğrenenlerin varlığından haberdar olmak, çok nadir rastlanan bir durum olmaktan çıktı. Bu sevindirici bir sonuç…

“DÜŞÜNME MODELLERİ”

Etkili bir şekilde öğrenmek için çocuklarımızın her üç kanalı da kullanmaları gerekiyor. Aramızdaki fark hangi kanalı daha iyi kullandığımızdan değil, hangi sırada kullandığımızdan kaynaklanıyor. Öğretmenlerimiz derslikte bu üç kanala hitaben ders anlatmaları başarı seviyesini artan yönde etkileyeceklerdir.

Bilgi ancak öğrenme süreci belli bir sırayı takip ederek gerçekleşmişse kolaylıkla hatırlanır ve kullanılabilir. Bilgi öncelikle bilinçli zihnimizce alınmalı, bilinçaltımızda ayıklanmalı, bilinçdışı zihnimizde de öteki bilgilerle bütünleşmelidir. Üç duyu kanalıyla altı farklı kombinasyon elde etme imkanımız var. Bu kombinasyonlar NLP uzmanlarınca “Düşünme Modelleri” olarak isimlendiriliyor.

ÇOCUĞUNUZUN “DÜŞÜNCE MODELİ”Nİ TESPİT ETMEK

Bir ebeveyn olarak çocuğunuzla ilgili en fazla bilgiye sizler sahipsiniz. Çocuğunuzun düşünme modelini keşfetmeye başlayacağınız yer, onun öğrenme yöntemine dair zaten biliyor olduklarınızdır.

– Çocuğunuzun yeni bir şey öğrenirken, onunla neler yaşadığınızı düşününün. Misal; yüzmek, ip atlamak, araba kullanmak gibi. Düşünün nasıl öğrenmişti?

– Çocuğunuzun ilgi alanlarının bir listesini yapın. En çok hangi konuya merak duyuyor?

– Okuldaki hangi konular çocuğunuza kolay geliyor? Hangi konularda sıkıntı çekiyor?

Çocuğunuzun düşünme modelini keşfetmenin en basit yolu, o konuşurken, dinlerken, folklor oynamayı veya spor yapmayı öğrenirken, okurken ya da resim çizerken onu dikkatle izlemenizden geçer. İşitsel, Kinestetik ve Görsel kanalların onun düşünme modelinin neresinde olduğunu keşfedebilirsiniz.

Yukarıda okuduklarınızla, çocuğunuzun gündelik yaşantısı arasında dolaşın. Mümkünse bu sürece çocuğunuzu da dâhil edin. Ondan size bir şeyler öğretmesini isteyin. Bu, bir futbol topu sektirmek ya da matematik problemini çözmek olabileceği gibi, onun şu anda çok ilgilendiği bir konu olabilir. Ya da onun size çok basit bir şeyi, misal ayakkabı bağlamayı öğretmesini sağlayın. Hangi kanalları birinci, ikinci ve üçüncü sırada kullanıyor? En rahat öğrettiğimiz yol aynı zamanda en kolay öğrendiğimiz yoldur.

Çocuğunuzun düşünme modellerini tespit etmek, onları evde ve okulda destekleme adına daha fazla bilgi edinmek için [URL]http://www.degisimrehberi.com/ogrenci_rehberligi.php[/URL] adresine başvurabilirsiniz.

Kartalın Yüreği

Bir zamanlar, oradan oraya gezinip duran genç bir kadınla oğlu, bir tavuk çiftliğine rastladılar. Çocuk çok meraklıydı, yüzlerce tavuğu çevreleyen paslanmış dikenli tellerin üzerinden kafasını uzattı.

"Anne, bu kafeste çok tuhaf bir tavuk var. Ötekilere hiç benzemiyor. "

Kadın oğlunun gösterdiği tavuğa yaklaşırken, kirli kıyafetler içinde sıska bir adam onlara doğru yaklaştı.

"Tavuklarıma ne yapıyorsunuz?" diye söylendi.

"Sadece bakıyorduk bayım. Ama oradaki tuhaf kuşun neden o köşeye çekildiğini söyler misiniz? Ötekilerden oldukça farklı gibi geldi bana. Hatta onun küçük bir kartal olduğunu düşünüyorum. "

"Saçma", dedi çiftçi. "Yumurtadan çıktığından beri besliyorum onu. Bir tavuk gibi davranıyor, tavuk gibi besleniyor, bu yüzden, o bir tavuk."

"Kafese girip bir de biz bakabilir miyiz?"

"Ne isterseniz yapın", dedi adam.

Kadın ve oğlu, eğilerek kapının altından geçtiler. Kadın, dizlerinin üzerine çömelip kuşla konuşmaya başladı.

"Sen bir kartalsın, tavuk değiL. Uçabilirsin. Özgürlüğüne kavuşabilirsin! "

Sonra kuşu kaldırdı, havaya fırlattı.Kuş birkaç kez kanatlarını çırptı, ama gaga üstü yere çakıldı,sonra da yem bulmak için toprağı eşelemeye başladı. Çitin öteki tarafından onları izleyen çiftçi söylendi.

"Sana söylemiştim. O bir tavuk, sıradan bir tavuk işte. Hem kendi zamanını hem de benimkini harcıyorsun!"

Tam adam onlara arkasını dönmüştü ki çocuk bağırdı

"Affedersiniz bayım, ama onu bize satar mısınız? Basit bir tavuk olduğuna göre, eminim onu özlemezsiniz."

"Benim için sorun değil, ama beş lira isterim."

Kadın bunun fahiş bir fiyat olduğunu biliyordu ama oğlunun yalvaran gözlerine dayanamadı, sevinçten kıkırdayan adama parayı verdi.Çocuk, kuşu göğsüne bastırdı, kafesten dışarı çıkıp tozlu yola doğru koştu. Küçük bir tepeye varana dek annesi de onun peşinden gitti.

"Burada ne yapıyorsun oğlum?

Çocuk cevap vermedi. Kollarının yetişebildiği kadar yükseğe kaldırdı kuşu ve yalvardı, "Sen bir kartal yüreğine sahipsin. Öyle olduğunu biliyorum. Sen sevimli, mükemmel bir yaratıksın. Özgür olman gerek. Kanatlarını aç, yüreğini izle ve uç. Lütfen kartalcık, uç!"

Yumuşak bir rüzgar kuşun kanatlarının altından süzüldü. Çocuk kuşu havaya atarken kadın nefesini tutuyordu.

Yaratık kanatlarını açtı, yerdeki kadınla çocuğa baktı. Sanki onların sessiz duaları tarafından kaldırılıyormuş gibi titreyerek havalandı ve ikisinin tam üstünde, çiftliğin, tüm vadinin üzerinde yavaşça daireler çizmeye başladı.

Kadınla oğlu kartalı bir daha hiç görmediler. Yüreğinin onu nereye götürdüğünü hiçbir zaman bilemediler. Fakat bir daha asla tavuk olarak yaşamayacağını biliyorlardı. Hiçbir zaman.

[URL="http://www.forumpaylas.net/YazarinYazilari.php?YazarId=66"]H. Gökhan KARAÇİVİ [/URL]

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile