admin

Kristal Denizaltı – Ahmet Altan / Alkım Yayınları

Bu konu admin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
admin
admin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 12501
Yanıt Sayısı: 0
22 Mayıs 2021, 2:05

Kristal Denizaltı – Ahmet Altan / Alkım Yayınları

Kara Gözlü
KRİSTAL DENİZALTI – Ahmet Altan – / Alkım Yayınları

[IMG]http://www.kitapokuyoruz.com/kapak/564-Kristal-Denizalti.jpgdolunay

İlk olarak 2001 yılında yayımlanan ve kendine ait denemelerden oluşan bu kitap içinde otuz iki anlatıyı bizlerle paylaşıyor. Ahmet Altan’ın güçlü anlatımı ve kelimeler dünyasıyla kurduğu o özel ilişkinin okuyucuyla bu denli sıcak ve samimi bir havada buluşması, bir kez daha okuma isteğinizi kamçılıyor. Sayfalar arası yolculuk ederken tarihte yaşanmış birçok olayı da öğreniyorsunuz…Kıskanmak ve İçimizdeki Bıçak, İnsan sevdiğini göremediğinde, Yüzler ve Kaderimiz, Bir hayattan bir hayata geçmek, Venüs’le Buluşma, Kelimeler maskelerini çıkarırken gibi denemeler ise kitapta en göze çarpanlar bana göre…

Bu denizaltında yaşanan zarif seyahat size çok farklı bir frekans yaşatacak.

[RIGHT][EMAIL="gokcefly@mynet.com"]Gökçe GERÇEK[/EMAIL][/RIGHT]
[IMG]http://www.siraze.net/edebiyat/kelam/6sol.gifdolunay

Kitaptan İnciler

“Hem çok sevdiği hem çok beğendiği biriyle ‘onun hiçbir şeyi olmamak’ üzere yola çıkıp onun her şeyi olmaya varmak, kabul etmeli ki, insanın ilgisini çeken bir macera.

Hiçbir şeyi olmamaktan başlarsan, o geniş özgürlük meralarından ‘her şeyi olmaya’ ulaşabiliyorsun.

Her şeyi olmaktan başlarsan, kısa zamanda gideceğin yer ‘hiçbir şeyi’ olmamak oluyor.
Bütün kadınlar aynı zamanda ‘öteki kadın’dır.

‘Öteki kadın’ her kadının içindedir ve belki de bu yüzden onu o kadar iyi tanıyıp ondan o kadar nefret eder.

Bıçağı saplayan çıkarsın isteriz.

Kuşkunun ya da kaybetme endişesinin hançerini kim içimize sapladıysa, onu oradan çıkarma ve yaramızı iyi etme kudreti de yalnızca ondadır çünkü.

Shakespeare, bir insanın içinde, sevdiğinden kuşkulanmak için ekilecek kötü tohum bekleyen uğursuz bir toprak olduğunu anlatır bu piyesinde; o tohumun nasıl büyüdüğünü, kıskançlığın her duygudan daha büyük ve daha geniş bir ağaç haline gelip bütün öbür duyguları gölgesiyle örtebildiğini gösterir.

Ve bir insanın birini hem sevip hem de ona düşmanlık duyması kadar taşınması zor bir duygu ikiliği, inanın az bulunur.
İnsan sevdiğini görmediğinde aşk biter mi?

– Düşünsene, Tanrı’yı bir kez bile görmedik ama onu seviyoruz.
Aşk, bir insanı Tanrı’yı sever gibi sevmek mi, onu görmeden ama onu hissederek onun varlığına bağlı kalmak mı?

İnsanlar Tanrı’yı görmeden seviyorlar.
Ama Tanrı’ya inananların çoğu, bir insanın bir başka insanı hiç görmeden sevmeyi sürdürebileceğine inanmıyor.
-Bir kadınla üç şey yapabilirsin: Ya onu seversin, ya onun için acı çekersin ya da onu yazarsın.

Bu cümleyi yazarın yazdığı gibi ‘ya seversin ya acı çekersin ya yazarsın’ diye mi kurmalıydık, yoksa ‘bir kadını seversin ve onun için acı çekersin ve onu yazarsın’ diye mi?
Kaderimiz bazen bir başka yüzün ardında saklıdır.

Belki de daha önce hiç görmediğimiz bir yüzün ardında.
Hepimiz, farkında olmasak da, o yüzü ararız.

Kaderimizi değiştirecek, ölümü bile bize sevinçli bir buluşma gibi gösterebilecek o yüzü.
Birlikte olduğunuz kadın değiştiğinde, değişen yalnızca kadın değildir, hayatın neredeyse bütünü değişir; bir başka kata, bir başka bahçeye geçersiniz, orada her şey farklıdır.
Bir kadından bir kadına geçmek, bir hayattan bir başka hayata geçmektir.
Geleceğimizin rotasını kararlarımız mı, yoksa kararsızlıklarımız mı çizer?

Aşk, maskesi insin diye en çok beklenendir, indirecekmiş gibi yapar, onu gördüğünü, onu bildiğini sananlar çoktur, ama o kendisini çok az insana çırılçıplak gösterir ve onun maskesinin indiğini görmek aynı anda birçok maskenin de indiğini görmektir.

Kusursuz bir güzelliğin bunaltıcı olabildiğine inandığımı söylerdim; kusursuzluğun bir tekdüzeliğe dönüşmesi çok kolaydır çünkü.
Kötülüğü olmayan bir iyilik sıkıcıdır bence.

İyiliği olmayan bir kötülüğün sıkıcı olması gibi.
Sanırım, Tanrı’yı muhteşem kılan, onun iyilik ve kötülük arasında tarafsız kalması, iyiliği yarattığı gibi kötülüğü de, kusursuzluğu yaratabildiği gibi kusuru da yaratabilmesidir.
Ve ne garip, insanların ne kadar sevildiği hep onlar öldükten sonra fark edilir.
Bir gün söylenecek diye bir kenarda bekletilen, ama hiç söylenmeyen bir cümle kalır kaybedenlerin aklında.

Bir insanı bir başka insana kuvvetle bağlayan nedir?
En değerli pulların yanlış basılmış hatalı pullar olması gibi en sevilen insanlar da aslında hatalı olanlar mı?

Kaybetmeyeceğimiz tek şey geçmişimizdir bence.
Kimsenin bizden alamayacağı, değiştiremeyeceği, dokunamayacağı tek şey. (S:129)
Bütün insanların ulaşmayı amaçladığı mutluluk da, sanırım, duygulardan oluşmuş bir dağın zirvesi, en keskin, en sivri yeridir.

Aşk bizi hep zirveye taşıyan, ama tırmanırken hep bir uçuruma düşme ihtimalini de hayatımızın içinde tutan yollardan biridir.

Zirveye hiç ulaşmamış olanlar ise görmedikleri bir yerin efsanesini dinler, oraya ulaşmayı düşlerler.

Kendimi yalnız hissediyorum ki, bu yalnızlıktan da kötü.

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile