Hayat…
Esma-ül Hüsna Şiir ve Dua Şeklinde
O’nun birinci ismi, isimler sultânıdır,
Her ânın, her mekânın, her cânın cânânıdır,
Kur’ân’da ilk âyetin başlangıç kelâmıdır,
Her zerre ”[IMG]http://www.cennetyolu.biz/forum/images/smilies/icon_allah.gifdolunay” diye, O’nu söyler durmadan…
Vârettiği herşeyi, ayırdetmeden gören,
Herşeye adâletle, hayır ve rahmet veren,
Her mahlûkâ acıyan ve çâreler gönderen,
Sonsuz merhametiyle, âleme RAHMÂN dır O.
Dünya nîmetlerini, hayra kullananlara,
Her lokmada haramı, helâli soranlara,
Âhiret mekânını, dünyada kuranlara,
Sonsuz bağışlarını, lûtfeden RAHÎM dir O.
Kâinat sarayında, mîmârî ve san’atın,
Sonsuzlara hükmeden, o yüce saltanatın,
İçgüdüyle çırpınan, küçücük bir kanadın,
Herşeyin sahibidir, mülkün MELÎK idir O.
Her türlü şekillerden, lezzet ve kokulardan,
Kirden, pastan, lekeden, tasa ve korkulardan,
Molekülden, atomdan, hücre ve dokulardan,
Herşeyden münezzehtir, uzaktır KUDDÛS dür O.
Kim ki, aşk ile girer, Hâk yolunda gayrete,
Selâm yağmuru iner, dünya ve âhirete,
Dilediği her kulu, çıkarır selâmete,
Dert ve belâdan uzak, en yüce SELÂM dır O.
Îmânın nûrlarını, gönüllere indiren,
İmânın merhemiyle, acıları dindiren,
Şer doğuran şeytanı, hükmü ile sindiren,
Her kulunu koruyan, en büyük MÜ’MİN dir O.
Kulun mükâfâtını, asla ihmâl etmeyen,
O zengin hazinesi, vermekle hiç bitmeyen,
Kazanılmış sevabı, zerrece eksiltmeyen,
Tartıda ve hesapta, şaşmaz MÜHEYMİN dir O.
Başka bir kuvvet yoktur, O’na karşı gelecek,
O’nun var ettiğinin, zerresini silecek,
Gel gör ki, Âlemleri, bir anda yok edecek,
Sonsuz gücün sahibi, gâlibi AZÎZ dir O.
Noksanları gideren, kırılmışı onaran,
Eşsiz irâdesiyle, ilâhi sistem kuran,
Zâlim ve müşriklere, cebriyle karşı duran,
Dilediği herşeyi, yaptıran CEBBÂR dır O.
Nice tahtlar son buldu, nicesi son bulacak,
Kimde kaldı o mühür, kimde kaldı o sancak?
Büyüklük ve yücelik, O’na yakışır ancak,
Şüphesiz ve ortaksız, EL MÜTEKEBBİR dir O.
Ne melek vardı, O varken, ne insan, ne de Âdem,
Ne bir sevap, ne günah, ne defter, ne de kalem,
Herşeyi vâretmeye, yetişti, o bir kelâm,
Hiç yoktan, ”OL” deyip de, yaratan HÂLIK tır O.
İnsanın, eni boyu, ne kum, ne dağ kadardır,
Bütün uzuvlarında, gör ki, orantı vardır,
Karıncanın yuvası, file göre çok dardır,
Her şeyde, denge kuran, tarifsiz BÂRÎ dir O.
Ne kadar benzese de, insanlar birbirine,
Çizgi, ayrı çizilmiş, o parmak izlerine,
Benzemez kaderleri, hiçbirinin birine,
Her şeyi, ayrı kılan, ulu MUSAVVİR dir O.
Acep, günahsız bir kul, var mıdır yer yüzünde,
Kim, duyar, hissederse, o günahı özünde,
O’na tövbe edip de, durur ise sözünde,
Şüphesiz ki, kulunu, affeden ĞAFFÂR dır O.
Hayat…
Zulûm, yalan ve şirkle, yoğrulan her bedeni,
asSabır yolundan dönüp, O’na isyan edeni,
Varlığını reddedip, küfre kadar gideni,
Binbir azâp içinde, kahreden KAHHÂR dır O.
aCâhile nice bilgi, hastaya şifâ veren,
Hâcetler kapısına, bol bağışlar gönderen,
Bunca dünya malını, kullarına hak gören,
Nîmetler hîbe eden, hudutsuz VEHHÂB dır O.
Rızık denince akla, yalnız, ekmek aş gelir,
Oysa, öyle çoktur ki, sayısın Allah bilir,
Ruhların rızıkları, gönüllere ekilir,
Gönül çorak değilse, bire, bin REZZÂK tır O.
Kavrulan yüreklere, îmân selleri salan,
En büyük elemlere, dertlere çâre olan,
Zorlukları kaldırıp, ilimleri hür kılan,
Hükmüyle Âlemleri fetheden FETTÂH tır O.
Zaman içinde bütün, olmuş ve olacaklar,
O’nun bilgisindedir, her şey sonsuza kadar,
Yanlışsız ve noksansız, ilim, ancak O’nda var,
Her şeyi, iyi bilen yanılmaz ALÎM dir O.
Dilediği zengini, fakir kılar bir anda.
Fakire servet verir, saray gibi mekânda,
Verince şükür arar, alınca sabr insanda,
Hem veren, hem de alan KÂBID ve BÂSIT tır O.
Âsî ve zorbaları, tahtlarından indiren,
Hoşnut kaldığı kula, şan, şeref, makâm veren,
Ve bunları açıkça, Kur’ân’ında bildiren,
Alçaltan ve yükselten HÂFID ve RÂFİ dir O.
Gerçek servet odur ki; onur, vakar, haysiyet,
Bunları, elde tutmak, insana has meziyyet.
Cezâ ve mükâfata, ölçüdür önce niyet,
İzzet ve zillet veren; MUİZZ ve MÜZİLL dir O.
Gönüldeki sözleri, dinleyip işitendir,
O, bütün gönüllere, ortaksız hükmedendir,
Bütün bu, mû’cizeler, O’nun hikmetindendir,
Her sesi, her lâhzada, işiten SEMÎ dir O.
Çelikten duvar örsen, şu dünya mekânında,
Ne kadar gizlensen de, O her zaman yanında,
Bil ki, yalnız değilsin, ömrünün her ânında,
Herşeyi, açık seçik görendir, BASÎR dır O.
O, nice hükümdarlar, padişahlar yargılar,
O’nun mahkemesinde, çok tez biter sorgular,
Bütün kararlarında, hükmünü doğru kılar,
Üstünde makâm yoktur, en ulu HAKEM dir O.
Kıldan ince, kılıçtan keskindir adâleti,
Men etti, haksızlığı, işkenceyi, zûlmeti,
Bu yüzden, kul hakkının, cehennemdir diyeti,
Adâletin zirvesi, en yücesi ADL dır O.
Yemyeşil ağaçlarda, meyve yüklü dalları,
Kozalarda ipeği, peteklerde balları,
Nice yalçın dağların, arasında yolları,
Sayısız nimetleri lûtfeden LÂTÎF tir O.
Bir atom zerresinin, durmadan dönüşünden,
Sayısız yıldızların, parlayıp sönüşünden,
Dünyada her canlının, doğuş ve ölüşünden,
Olup biten her şeyden, haberdâr HABÎR dir O.
Cezada tez değildir, bilir misin bu niye ?
Zaman tanır kuluna, günahtan dönsün diye,
Bu dünyadaki sınav, ölümle bitesiye,
Tövbeye fırsat veren, bekleyen HALÎM dir O.
O’nun gücü, Âlemi, fırıl fırıl döndürür,
O’nun nûr’u , güneşi, yıldızları söndürür,
O’nun emri, yedi kat, göğü yere indirir,
Azameti, ölçüye sığmayan AZÎM dir O.
Hayat…
O, bütün kullarının kusurlarını saklar,
En büyük günahları, bir anda siler paklar,
Yeter ki, kullarınca, çiğnenmesin yasaklar,
Cennetleri bu yüzden, vâreden ĞAFÛR dur O.
O’ndan gelen her şerre, sabırla karşı gelen,
Her lokma, her nefese, şükran borcunu bilen,
O’na karşı şüpheyi yüreklerinden silen,
Her kulunun şükrüne, bin veren ŞEKÛR dur O.
O’nun benzeri yoktur, hiç bir, yüceden yana,
O, çok yücedir amma, uzak değil insana,
Şah damarından bile, daha yakındır sana,
Herşeyin üstündedir en yüksek ALİYY dir O.
Büyüklük ne kelime, sonsuzlar dardır O’na,
Gel gör ki, giriverir, bir gönüle, bir cana,
Hudutsuz ihtişâmı, dehşet verir insana,
Kaleme, söze gelmez, ölçüsüz KEBÎR dir O.
Ömürlerin süresi, bir an bile kısalmaz,
Ölümleri bekletir, ömür bitmeden salmaz,
Niyet ve amellerin, bir zerresi kaybolmaz,
Kâinatta her şeyi, saklayan HAFÎZ dir O.
Kuş yavrusu başını, kaldırıp göğe bakar,
Çünkü, ana ağzında, onun için rızık var,
Her buğday tanesinden, her damla suya kadar,
Her canın azığını, ayıran MUKÎT tir O.
”Hesap günü” nde çıkar, bütün kâr ve zararlar,
Ona göre verilir, kullar için kararlar,
Kayıtlarda, ne yanlış, ne küçücük noksan var,
Hesapları hatâsız, yanılmaz, HASÎB tir O.
Varın, yoğun, herşeyin, en ulu hükümdârı,
Hudut, sınır tanımaz, kuşatır her diyârı,
Ölçüsüz kudretinin, yoktur asla miyârı,
Ne mekân, ne zamana, sığmayan CELÎL dir O.
Kibir selinden geçip, haddini bilenlere,
Zulûmlerden dönüp de, insâfa gelenlere,
Gönül pervanesiyle, O’na yükselenlere,
Bin misli fazlasıyla, verecek KERîM dir O.
Her gecenin peşinden, gündüzün gelmesini,
Uyanan bir tohumun, toprağı delmesini,
Yarattığı her kulun, ağlayıp gülmesini,
Her şeyi, denetleyen, gözeten RAKÎB dir O.
Birgün kalırsan eğer, ortasında çöllerin,
Bil ki, yalnız değilsin, bilinmektedir yerin,
Bir içten dua ile, açılırsa ellerin,
Çaresini verecek, son makâm MÛCÎB dir O.
O’nun sınırlarını, bilmeye akıl durur,
Bir harfine, denizler, mürekkep olsa kurur,
Sayısız belâlardan, kulunu, her an korur,
Genişliği, heryeri kaplayan VÂSİ dir O.
Asla başı boş değil, yaratılan sonsuzlar,
Vâredilen her zerre, her kürrede sebeb var,
Bu muazzam dengede, tesadüfler ne arar !.
Sayısız hikmetlerin, sahibi HAKÎM dir O.
Kâinatta her nesne, sevgisiyle beslenir,
Her zerre zikrederek, yalnız O’na seslenir,
O’na îman edenler, şevkatine yaslanır;
O’nu, bir seven kulu, bin seven VEDÛD tur O.
Muhtaç değildir asla, üne, şana, şöhrete,
Ne mühür, ne saltanat, ne bir mülke, servete,
Muhtaç değildir asla, ne kudrete, kuvvete,
Büyük şânına sınır, çizilmez MECÎD dir O.
Aramaya gerek yok, O, heryerde hazırdır,
Şu yaşlı kâinatta, herşeyin bir ömrü var,
Kim ki, dünya işinde, dürüstçe davranırsa,
Ne zorluk, ne yorgunluk mümkündür, O’ndan yana,
Ne eni, ne boyu var, metânet görkeminin,
Bir yazdığı dostunu, bir daha asla silmez,
Nimetlerle bezenmiş, yedi katlı semâlar,
Denizlerin, göllerin, kaç damla suyu vardır ?
Tâ ezelde, O varken, yoktu, zaman ve mekân,
Bu dünya, bir ölümle, bitecek sanma sakın,
Yetmiş trilyon hücre, insanın bedeninde,
Her canlı mahlûk için, ölümü mutlâk kılan,
Denizdeki yosundan, kırda çiçeğe kadar,
Hiçbir şey O’ndan ayrı, ve uzakta duramaz,
Aşk çeken kullarının, gönül tahtına giren,
İlim doruklarında, bilinen, bilinmeyen,
Ümitsizlik çekenler, ne büyük gaflettedir,
Göklerin çatısını, galaksilerden örer,
Zannetme ki; O, yalnız sonsuz âlemler kurar,
Saf ve temiz kulunu, mükâfatta kayıran,
Çalışmak, nasıl haksa, başarı da, bir haktır,
Kâinatta her şeyin, bir başlangıcı vardır,
Yaratılmış olanın, mutlak, bir sonu vardır,
İnsanın beş duyusu, O’na, her an şâhittir,
Duman yeter, ateşin, varlığını yormaya,
Arz’ın her zerresinden, yedi kat, Arş’a kadar,
Yaratılmışlara has, şekil ve duygulardan,
Kim, ölmeden girerse, pişmanlığın yoluna,
Cehennem azâbının, zerresini bil yeter,
O’na, tam bir îmanla, itaat edenlere,
Bitki, —— ve insan neslinin devamını,
Senin değil o mal mülk, senin değil o beden,
Kâinatta her nesne, O’nun gücünü söyler,
Yarattığı herşeyde, bir mânâ ve maksat var,
Her insan, bir an için, düşünse öldüğünü,
Herşey O’na muhtaçtır, O, asla muhtaç olmaz,
İnsan gönlüne bir bak; sayısızdır arzular,
Şüphesiz, hayır ve şer, yalnızca O’ndan gelir,
İstediği kulların, gönlüne ışık salan,
İstediği kulunun, murâdını tez veren,
Bu sonsuz Âlemlere, ”Ol” dediği ilk anda,
”Sonsuz” sözcüğü bile, âcizdir hakikatte,
Dünya malı, babadan, miras kalır oğula,
Tarifsiz irâdesi, çok büyük ve bütündür,
Cezalar tez olsaydı, hukukunun özünde,