Derin

İstiklal Marşımızın Anlamı

Bu konu Derin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
Derin
Derin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 8491
Yanıt Sayısı: 0
20 Mayıs 2021, 9:59

İstiklal Marşımızın Anlamı

Jelibon
İstiklal Marşımızın Anlamı

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Ey, vatanımızın kurtuluşu için, milletimizin maddi ve manevi varlıkları için savaşan arkadaş; merak etme, endişelere kapılıp üzülme…
Yurdumun, düşman işgal ve zulmü altında akşam karanlığı çökmüş göklerinde, gün batımının kızıl şafakları içinde bir alev gibi süzülüp dalgalanan al bayrağımız yere inmeyecek, daima yüksekte kalacak ve onun alevleri, bu topraklardaki son bir ocak yandıkça ve canlı tek bir kişi kaldıkça, sönmeyecek daima yaşayacaktır.
Bizler, son ferdimize kadar savaşmaya, vatanımızı kurtarmaya ve bayrağımızı dalgalandırmaya kararlıyız…
Bu bayrak, milletimizin şeref ve saadetinin, göklerde ışıldayan yıldızıdır.
Bu millet, her zaman şanı ve şerefiyle yaşayacak ve yalnız bizim olan bu sancak, yurdumun göklerinde bahtımızın yıldızı olarak daima parlayacaktır.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

Ey benim nazlı hilalim; ey benim güzel bayrağım! Senin yoluna feda, sana kurban olayım; ne olursun bana darılma…
Neden bize kızmış, darılmış gibi bakıyor, kaşlarını çatıyorsun?… Seni göklerden indirmelerine izin veririz; seni düşman eline bırakırız mı sandın!..
Hayır, benim kahraman milletim, seni daima en yüksekte tutacak, senin sevgine ve güler yüzüne daima layık olacaktır.
Bu kahraman millet, tarihi boyunca hür yaşamak ve seni göklerde özgür kılmak için çok kan döktü, döküyor ve dökecektir… Bizim bu sevgi ve fedakârlığımızı gözardı edip de şimdi seni terk edeceğimizi düşünür, bize güvenmez ve dargın bakarsan; bu, bizleri incitir ve senin uğrunda şimdiye kadar verdiğimiz canlar, döktüğümüz kanlar sana helal olmaz…
Hayır merak etme, tasalanma; Allah’a inanan ve hak olan doğrular için savaşan, canını vermekten çekinmeyen bu millet, elbette İstiklalini kazanacak ve seni her zaman göklerde dalgalandıracaktır.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Biz, dünya olalı beri hür yaşamış bir milletiz. Birileri, bizi esir edebileceğini hayal ediyorsa, aklını kaçırmış olmalıdır. Biz şimdiye kadar hiç köle olmadık… Buna kalkışan, İstiklalimizi elimizden almaya çalışan biri çıkarsa hep birden ayaklanır, coşkun bir sel gibi kükreyerek saldırır, etrafımıza çevrilmek istenen setleri, duvarları yıkar, orduları yarar, onları mahv ü perişan ederiz.
Bizi dağlar gibi güçlü engellerle çevirseler, onları da parçalar atarız. Engin genişlikler bile bizi yavaşlatıp durduramaz… Coşar, taşar, hepsini aşar- geçer ve cihana yayılırız… Biz, sarılmaya, çevrilmeye, hapsedilmeye, sınırlanmaya gelemeyiz; bunlara dayanamayız… Yaşarsak, hür yaşarız!..
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

Batılı devletlerin orduları, tankları ve toplarıyla çelik bir duvar gibi ufukları kaplamış üzerimize geliyorlar. Ne olmuş! Gelirlerse gelsinler! Bizim inancımız, hiçbir kuvvet karşısında sarsılmayacak kadar güçlüdür. Göğsümüzdeki iman, bütün saldırıları durduracak kadar, bizi korkusuz yapmaktadır.
Adına “medeniyet” dedikleri, aslında tek dişi kalmış canavar olan zihniyetin temsilcisi düşmanlar ve onların bu şamatası seni ürkütmesin… Böyle şeyler, bizim imanımıza zarar veremez!
Onların gürültü ve homurtularına aldırma; bırak ulusun dursunlar!..
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Arkadaşım, dostum, kardeşim, yiğidim, Mehmetçiğim! O alçak düşmanların, yurdumuza girmesine sakın izin verme!…
Onların saldırılarına, ne olursa olsun siper ol, her şeyinle karşı dur! Onlarla son nefesine kadar savaş!.. Cenab-ı Hakk’ın, yolunda mücadele edenler için Kur’an’da söz verdiği zafer, yakın, çok yakındır…
Bastığın yerleri toprak! diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

Şu üzerinde yaşadığın mübarek vatan toprakları, önem verilmeden ve saygı gösterilmeden, öylesine basılıp geçilecek yerler değildir.
Bu toprakların altında, binlerce şehit yatıyor. Onları unutma!…
Sen de bir şehit oğlusun. Vatanına hak ettiği değeri vermez, onu korumazsan; şehit atalarını üzersin… Bu cennet vatanı, her ne pahasına olursa olsun koru; onu hiçbir şeye değişme!
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Ben de neler söylemekteyim? içimizde, bu cennet vatanın uğruna canını feda etmeyecek, elbette bir kişi bile yok!.. Şimdiye kadar bu güzel vatan uğruna o kadar çok yiğit, canını seve seve verdi ki toprağı avucuna alıp sıksan, sanki o şehidlerin kanı damlayacak sanırsın…
Allah bizi, sevgili vatanımızdan ayırmasın!.. Canımızı verebilir, sevdiklerimizin yokluğuna katlanabilir, her şeyimizi kaybedebiliriz; fakat vatansız kalışın mahrumiyetine dayanamayız.
Rûhumun senden ilâhî şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli;
Bu ezanlar -ki şehâdetleri dînin temeli-
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

Yarabbi! Senin yolunda bu vatan için ölen şehidlerin ruhları, yüce katından, sadece şunu dilemektedirler:
Vatanıma düşmanlar girmesin, camilerime yabancılar el sürmesin ve şehadetleri ile dinimin ve milletimin varlık ve birlik sebebi olan şu ezanlar, yurdumun üzerinde, sonsuza kadar okunmaya devam etsin!..
Vatanım ve milletim, daima hür olarak yaşasın…
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;
Her cerîhamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım!
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.

Yarabbi! Bu dileklerim yerine gelir ve aziz milletim, senin lütfunla, hür bir vatanda, imanı ve İstiklali ile yaşamaya devam ederse… işte o zaman, – eğer bir kabrim varsa – benim büyük sevincimin bir işareti olarak mezar taşım, sana şükür için binlerce defa secdeye kapanacaktır…
Yarabbi! işte o zaman, sevinç gözyaşlarım, kanımla beraber yaralarımdan boşanacak; ölü bedenim, bu coşkunluğun tesiriyle, maddesiz bir ruh gibi yerden fışkırıp çıkacak ve uğrunda can verdiği gayesine kavuşmuş olan başım, sevinç ve iftihar ile arşa değecek gibi göklere yükselecektir…
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin İstiklâl.

Ey nazlı Hilal’im, ey şanlı bayrağım! işte kahraman milletim yine binlerce can verdi; dinini, vatanını ve İstiklalini kurtardı ve işte seni göklerden indirtmedi…
işte düşman vatanımıza giremedi ve işte ezanlar yurdumun her yerinde okunmaktadır!…
O halde, sen de artık, tan yerinin şafakları gibi al renginle, göklerimde hür ve mesut olarak dalgalan!… Artık dökülen kanlarımız sana helal olsun!
Sana ve milletime artık esirlik ve ölüm yok!…
Daima hür yaşamış olan bayrağım ve Allah’a tapan, hak yoldan ayrılmayan milletim için İstiklal ve özgürlük, artık hiç vaz geçilmeyecek ebedî birer haktır!..

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile