Ansiklopedi

İngilizcede En Çok Kullanılan Kelimeler ve anlamları

Bu konu Ansiklopedi tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
Ansiklopedi
Ansiklopedi
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 4417
Yanıt Sayısı: 0
21 Mayıs 2021, 8:03

İngilizcede En Çok Kullanılan Kelimeler ve anlamları

ince sızım
İngilizcede En Çok Kullanılan Kelimeler ve anlamları

İngilizcede En Çok Kullanılan kelime,İngilizcede En Çok Kullanılan 1000 Kelime

• abbreviation: kısaltma
• ability: beceri
• able: becerikli
• about: hakkında
• above: üstünde, -den yukarı
• abroad: yurtdışına
• absence: yokluk
• absent: dalgın
• accept: kabul etmek
• acceptable: kabul edilebilir
• accident: kaza
• accidental: kaza ile olan
• according: e göre
• account: hesap
• achive: başarmak
• achivement: başarı
• acid: asit
• across. karşıda
• act: davranmak
• action: olay
• active: aktif
• activity: aktivite
• actor,actress: aktör, aktris
• actual: gerçek
• actually: aslında, gerçekten
• add: eklemek
• addition: eklenti
• additional: ilave
• address: adres
• adjective: sıfat
• admiration: taktir hayranlık
• admire: hayran olmak
• admit: içeri almak,kabul etmek
• adult: yetişkin
• advanced: gelişmiş, ileri
• advantage: avantaj
• adventure: macera
• adverb: zarf
• advertise: ilan vermek
• advertisement: reklam ilanı
• advice: tavsiye
• advise: danışman
• affair: mesele
• affect: etkilemek
• afford: gücü yetmek
• afraid: korkmak
• after: sonra
• afternoon: öğleden sonra
• afterwards: daha sonra, sonradan
• again: tekrar
• against: karşıda
• age: yaş
• ago: önce
• agree: razı olmak, anlaşmak
• agreement: anlaşma
• ahead: ileride, öne doğru
• aim: amaç, hedef
• air: hava
• aircraft: uçak
• airport: hava limanı
• alcohol: alkol
• alive: yaşayan
• all: hepsi
• allow: izin vermek
• almost: hemen hemen
• alone: yalnız
• along: boyunca
• alphabet: alfabe
• already: zaten
• also: ayrıca
• although: e rağmen
• always: her zaman
• among: arasına
• amount: tutar
• amuse: eğlendirmek
• amusement: eğlence
• amusing: eğlenceli
• an: bir
• ancient: antik, eski
• and: ve
• anger: sinir
• angle: melek
• angry: sinirli
• animal: hayvan
• announce: ilan etmek
• annoy: rahatsız etmek
• annoying: rahatsız edici
• another: diğer
• answer: cevap
• anxiety: tasa, kaygı
• anxious: endişeli, kaygılı
• any: hiç
• anyone: herhangi biri
• anything: herhangi bir şey
• anywhere: herhangi biyer
• apart: ayrı
• apartment: apartman
• appaer: gözükmek
• appaerance:
• apple: elma
• aproval:
• approve: onaylamak
• area: meydan
• argue: tartışmak
• arguement: münakaşa
• arm: kol
• army: ordu
• around: etraf
• arrange: planlamak
• arrangement: düzenleme
• arrival: geliş, varış
• arrive: varmak, ulaşmak
• art: sanat
• article: makale
• artificial: yapay
• as: gibi
• as opposed to: tersi anlamı
• ashamed: utanmış
• ask: sormak
• asleep: uykuda
• association: kurum, ilişki, çağrışım
• at: de da
• atom: atom
• attack: saldırı
• attempt: girişim
• attend: uğraşmak
• attention: dikkat
• attitude: davranış
• attract: cezbetmek
• attractive: çekici
• authority: uzman kimse
• autumn: sonbahar
• available: hazır, meşkul değil
• average: avaraj
• avoid: kaçınmak, sakınmak
• awake: uyanık
• away: uzağa
• awkward: uygunsuz, zor
• baby: bebek
• back: geri
• background: geri taraf
• backward: geri kalmış
• bad: kötü
• bag: yatak
• bake: fırında pişirmek
• balance: ayar
• ball: top
• band: bando
• bank: banka
• bar: bar
• base: üs,taban,kurmak,dayanmak
• basic: kolay
• basket: çöp kutusu
• bath: banyo
• battle: savaş
• be: olmak
• beach: sahil, pilaj
• beak: gaga
• beam: yaymak, gülümsemek,ışın
• bean: fasulye
• bear: ayı
• beat: vurmak,karıştırmak,tempo
• beautiful: güzel
• beauty: güzellik
• because: çünkü
• become: dönüşmek
• bed: yatak
• beer: bira
• before: önca
• begin: başalamak
• begining: başlangıç
• behave: davranmak
• behaviour: davranış
• behind: arkasında, gerisinde
• belief: inanç
• believe: inanmak
• bell: zil
• belong: ait olmak
• below: aşağıda, altında
• belt: kemer
• bend: eğmek, bükmek
• beneath: altında
• beside: yanına
• best: en iyisi
• better: daha iyi
• between: arasında
• beyond: ötede, ileride, – den sonra
• bicycle: bisiklet
• big: büyük
• bill: hesap, kanun tasarısı
• bird: kuş
• birth: doğmak
• bit: biraz, bir parça
• bite: ısırmak
• bitter: acı, üzücü
• black: siyah
• blade: bıçak
• blame: sorumluluk, suçlu tutmak
• blind: kör
• block: blok
• blood: kan
• blow: üflemek
• blue: mavi
• board: tahta
• boat: bot, sal
• body: vücut
• boil: yağ
• bomb: bomba, patlamak
• bone: kemik
• book: kitap
• boot: bot, tekmelemek
• border: sınır
• bored: sıkılmış
• boring: sıkıcı
• born: doğmuş
• borrow: ödünç almak
• both: ikiside
• bottle: şişe
• bottom: kıç
• bowl: kase, tas
• box: kutu
• boy: erkek çocuk
• brain: beyin
• branch: şube, dal
• brave: cesur
• bread: ekmek
• break: ara, mola, tenefüs
• breakfast: kahvaltı
• breast: meme
• breath: nefes
• breathe: nefes almak
• breed: üretmek, beslemek
• brick: tuğla
• bridge: köprü
• bright: parlak
• bring: getirmek
• broad: geniş
• broadcast: radyo yayını
• brother: erkek kardeş
• brown: kahverengi
• brush: fırçalamak
• build: inşa etmek
• building: bina
• bullet: mermi
• burn: yanmak
• brust: vahşi
• bury: gömmek
• bus: otobüs
• bush: çalı
• business: mühendis
• busy: meşgul
• but: ama
• butter: tereyağı
• button: buton, düğme
• buy: satın almak
• by: ile,-e kadar yakınında
• cake: kek
• calculate: heaplamak
• call: çağırmak, seslenmek
• calm: sakin olmak
• camera: fotğraf makinası
• camp: kamp kurmak
• can: e bilmek
• cap: kep
• capital: başkent
• car: araba
• card: kart
• care: bakım, umursamak
• careful: dikkatli
• careless: dikkatsiz
• carrige: havuç
• carry: taşımak
• case: kutu,durum
• castle: kale
• cat: kedi
• catch: yakalamak
• catlle: sığır
• cause: neden olmak
• ceiling: tavan
• celebrate: bayram
• cell: satmak
• central: merkezi
• centre: merkez
• century: yüzyıl
• ceremony: tören
• certain: kesin
• chain: zincir
• chair: sandalye
• chance: şans, fırsat
• change: değiştirmek
• character: karakter
• charge: şarj etmek
• chase: kovalamak
• cheap: ucuz
• cheat: kopya çekmek,aldatmak
• check: kontrol etmek
• cheek: yanak
• cheerful: neşeli
• cheese: peynir


—>: İngilizcede En Çok Kullanılan Kelimeler ve anlamları

ince sızım
• chemical: tıbbi
• chemistry: kimya
• cheque: çek
• chest: göğüs
• chicken: tavuk
• chief: şef
• child: çocuk
• children: çocuklar
• chin: çene
• chocolate: çikolata
• choice: seçim
• choose: seçmek
• church: kilise
• cigarette: sigara
• cinema: cinema
• circle: daire
• circular: dairesel
• citizen: vatandaş
• city: şehir
• claim: iddia etmek, talep etmek
• class: sınıf
• clay: kil
• clean: temiz
• clear: temizlemek
• clever: akıllı
• cliff: tepe
• climb: tırmanmak
• clock: saat
• close: kapalı
• cloth: örtü, kılıf
• clothes: elbise
• clothing: giyecek
• cloud: bulut
• clup: klup
• coal: kömür
• coast: sahil, yokuş aşağı kaymak
• coat: kot
• coffee: kahve
• coin: katılmak
• cold: soğuk
• collar: yaka, tasma
• collect: toplamak
• college: kolej
• colour: renk
• comb: tarak
• combination: bileşim
• combine: birleştirmek
• come: gelmek
• comfort: konfor
• comfortable: konforlu
• command: emretmek, komuta
• committee: komite
• common: olağan, genel, müşterek
• communicate: haberleşmek
• communication: iletişim
• company: kampanya
• compare: karşılaştırmak
• comparison: karşılaştırmak
• compete: rekabet etmek
• competition: yarışma
• competitor: rakip
• complain: şikayet etmek
• complaint: şikayet
• complete: tam, bitirmek
• completely: tamamen
• complicated: anlaşılması güç
• compound: bileşim
• computer: bilgisayar
• concern: kaygılanmak, ilgilendirmek
• concerning: ilişkin
• concert: konser
• condition: koşullandırmak
• confidence: güven
• confident: kendinden emin
• confuse: karıştırmak
• confusing:
• connect: bağlanmak
• connection: bağlantı
• conscious: bilinçli
• consider: iyice düşünmek
• consist: ibaret olmak
• contain: içermek
• container: içerik
• continue: devam etmek
• continuous: sürekli
• contract: kontrat
• control: kontrol etmek
• conversation: konuşma
• cook: yemek pişirmek
• copy: kopya etmek
• corn: mısır
• corner: köşe
• correct: doğru
• cost: fiyat
• cotton: pamuk
• cough: öksürmek
• could: e bildi
• council: konsey
• count: saymak
• country: ülke
• countryside: kırsal bölge
• courage: cesaret
• course: kurs
• court: kart
• cover: örtmek
• cow: inek
• i l a ç (yasak Kelime!): kırmak, çatlak
• crash: çarpmak, çarpışma
• crazy: çılgın
• cream: krema
• creature: yaratık
• crime: suç
• criminal: suçlu
• criticism: eleştiri
• criticize: timsah
• crop: ürün
• cross: karşıda
• crowd: kalabalık
• cruel: zalim
• crush: ezmek
• cry: ağlamak
• cup: kupa
• cupboard: dolap
• cure: iyileştirmek
• curl: büklüm
• current: geçerli
• curtain: kesin
• curve: eğri
• custom: alışkan
• customer: müşteri
• cut: kesmek
• cycle: çevrim

• daily: günlük
• damage: zarar
• dance: dans etmek
• danger: tehlike
• dangerous: tehlikeli
• dark: koyu
• date: tarih, randevu
• daughter: kız çocuk
• day: gün
• dead: ölü
• deal: mukavele
• deal with: uğraşmak
• death: ölüm
• dept: derinlik
• decay: çürümek
• deceive: aldatmak
• decide: karar vermek
• decision: karar
• decorate: dekore etmek
• decoration: dekorasyon
• decrease: azaltmak
• deep: derin
• defeat: yenmek, yenilgi
• defence: savunma
• defend: savunmak
• definite: kesin
• definitely: kesinlikle
• degree: derece
• delay: ertelemek, gecikme
• deliberate: kasti
• deliberately: kastice
• delicate: narin
• deliver: dağıtmak
• demand: istemek
• department: bölüm
• depend: e bağlı olmak
• dependent: bağımlı olmak
• depth: derinlik
• describe: tanımlamak
• description: tanımlanmış
• desert: çöl
• deserve: hak etmek
• design: dizayn
• desirable: arzu edilen
• desire: arzu etmek
• desk: sıra
• destroy: patlamak
• destruction: yıkım
• detail: detay
• determination: azim
• determined: azimli
• develop: gelişmek
• dictionary: sözlük
• die: ölmek
• difference: farklılık
• different: farklı
• difficult: zor
• difficultly: zorca
• dig: kazmak
• dinner: akşam yemeği
• direct: yönetmek
• direction: talimat
• dirt: kir
• dirty: kirli
• disappoint: umudunu kırmak
• disappointing: hayal kırıcı
• discover: keşfetmek
• discovery: keşif
• discuss: tartışmak
• discussion: tartışma
• disase: felaket
• dish: çanak
• dismis: işten çıkarmak
• distance: mesafe
• distant: uzakta
• divide: bölmek
• do: yapmak
• dollar: dolar
• door: kapı
• double: çift
• doubt: nokta
• down: aşağı
• draw: çizmek
• drawer: çizici
• dream: rüya
• dress: sıra
• drink: içmek
• drive: sürmek
• drop: düşürmek
• drug: eczane
• drum: davul


—>: İngilizcede En Çok Kullanılan Kelimeler ve anlamları

ince sızım
• drunk: sarhoş
• dry: ıslak
• duck: ördek
• dull: sıkıcı, hafif
• during: boyunca
• dust: toz
• duty: nöbetçi
• each: her
• eager: istekli
• ear: kulak
• early: erken
• earn: öğrenmek
• earth: dünya
• east: doğu
• eastern: doğuya ait
• easy: kolay
• eat: yemek
• economic: ekonomik
• edge: kenar
• educate: eğitmek
• educated: eğitimli
• education: eğitim
• effect: etkilemek
• effective: etkili
• effort: efor harcamak
• egg: yumurta
• eight: sekiz
• either: her iki, ya
• elbow: dirsek
• elect: seçmek
• elction: seçili
• electric: elektrikli
• electricity: elektrik
• electronic: elektronik
• else: başka
• embarrass: rahatsız etmek
• embarrassing: rahatsız edici
• emotion: his, duygu
• emphasize: vurgulamak
• employ: işçi çalıştımak
• employer: iş veren
• employment: işçi
• empty: boş
• enclose: etrafını çevirmek
• encourage: cesaretlendirmek
• end: son
• enemy: düşman
• energy: enerji
• engine: motor
• engineer: iş adamı
• enjoy: eğlenmek
• enjoyable: eğlenceli
• enjoyment: eğlence
• enough: yeterli
• enter: giriş
• entertain: eğlenceli
• entertainment: eğlence
• entrance: enterans
• envelope: zarf
• environment: çevre
• equal: eşit
• equioment: malzeme
• escape: kaçmak
• even: hatta, bile
• evening: akşam
• event: olay
• ever: hiç, herhangi bir zaman
• every: her
• everyone: herbiri
• everything: herşey
• everywhere: heryer
• evil: günahkar, kötü
• exact: kesin
• exactly: kesinlikle
• examination: sınav
• examine: incelemek
• example: örnek
• excellent: mükemmel
• except: hariç
• exchange: değişim
• excite: tahrik etmek
• exciting: ilginç
• excuse: affetmek, özür
• exercise: egzersiz
• exist: var olmak
• existance: var oluş
• expect: ummak
• expensive: pahalı
• experience: deneyim, maruz kalmak
• explain: açıklamak
• explanation: açıklama
• explode: patlamak
• explosion: patlama
• explosive: patlayıcı
• express: hızlı, açık, kesin, ifade
• expression: ifade
• extreme: aşırı
• exteremly: aşırıca
• eye: göz
• face: yüz, surat
• fact: gerçek
• factory: fabrika
• fail: başaramamak
• failure: başarısızlık
• fair: dürüst
• fairly: dürüstçe
• faith: güven
• faithful: güvenli
• fall: düşmek
• false: yanlış
• familiar: aşina
• family: aile
• famous: ünlü
• far: uzak
• farm: çiftlik
• farmer: çiftçi
• fashion: moda
• fashionable: modern
• fast: hızlı
• fasten: bağlamak
• fat: kilolu
• father: baba
• fault: faul
• favourable: olumlu
• favorite: favori
• fear: korku
• feather: tüy
• feature: özellik
• feed: beslemek
• feel: hissetmek
• feeling: his
• female: kız
• fence: parmaklık
• fever: ateş
• few: az
• field: tarla
• fifth: ellinci
• fight: kavga, dövüş
• figure: figür
• fill: doldurmak
• film: film
• final: sonuç, final
• finally: sonuçta
• financial: finansal
• find: bulamk
• find out: öğrenmek
• fine: iyi
• finger: parmak
• finish: bitiş
• fire: yangın, ateş
• firm: sabit, şirket
• first: ilk
• fish: balık
• fit: sağlık
• five: beş
• fix: onarmak, sabitleştirmek
• flag: bayrak
• flame: alev, ateş
• flash: flaş, ani parlak ışık
• flat: kat
• flesh: insan veya hayvan eti
• flight: uçuş
• float: su üstünde durmak
• food: yiyecek
• floor: yer
• flour: un
• flow: akmak
• flower: çiçek
• fly: uçmak
• fold: kıvrım, katlanmak
• follow: takip etmek
• fond: düşkün
• foot: ayak
• football: futbol topu
• for: için
• force: güç
• foreign: yabancı
• foreigner: yabancılık çekmek
• forest: orman
• forget: unutmak
• forgive: affetmek
• fork: çatal
• form: form
• formal: resmi
• former: önceki
• fortunate: talihli
• forward: ileri
• four: dört
• frame: çerçeve
• free: serbest,özgür,hür
• freedoom: özgürlük
• freeze: buz dolabı
• frequent: sık
• fresh: tazı
• friend: arkadaş
• friendly: arkadaşça
• frighten: korkunç
• frightening: korkutucu
• from: dan den
• full: tam
• fun: eğlence
• funeral: cenaze töreni
• funny: eğlenceli
• fur: kürk
• furtiture: öfke
• further: daha uzağa
• future: gelecek
• gain: kazanmak
• game: oyun
• garage: garaj
• garden: bahçe
• gas: gaz
• gate: kapı
• gather: toplanmak
• general: general
• generally : genellikle
• generous: cömert
• gentle: nazik
• gentlement: baylar
• get: sahip olmak, işitmek, olmak
• gift: hediye
• girl: kız
• give: vermek
• glad: memnun olmak
• glass: bardak
• glue: yapıştırmak
• go: gitmek
• goat: keçi
• god: tanrı
• gold: altın
• good: güzel
• goodbye: hoşça kal
• goods: mal, eşya
• govern: hükümet etmek
• government: hükümet
• graceful: zarif
• gradual: kademeli
• garin: gösterişli
• gram: dil bilgisi
• garmmer: gramer
• grand: büyük
• grandfather: büyükbaba
• grandmother: büyükanne
• grandparent: büyük aile
• grass: çim
• grateful: minnettar
• grave: mezar, ciddi
• great: büyük
• green: yeşil
• greet: güzel
• greeting: selamlama
• grey: gri
• ground: bahçe
• group: grup
• grow: yetişmek, büyümek
• growth: büyüme
• guard: korumak
• guess: tahmin etmek
• guest: konuk
• guide: kılavuzluk etmek, rehber
• guilty: suçlu
• gun: silah
• habit: huy, alışkanlık
• hair: saç
• half: yarı
• hall: salon, koridor
• hammer: çekiç
• hand: el
• handle: kol, elle kullanmak
• hang: sarkmak
• happen: oluşmak
• happy: mutlu
• hard: zor
• hardly: zorca
• harm: zarar
• harmful: zararlı
• hat: şapka
• hate: nefret etmek
• hatred: nefret
• have: sahip olmak
• he: o (erkek için)
• head: kafa
• health: sağlık
• healthy: sağlıklı
• hear: duymak
• heart: kalp
• heat: ısı
• heaven: cennet
• heavy: ağır
• heel: topuk
• height: yükseklik
• hello: merhaba
• help: yardım etmek
• helpful: yardım sever
• herself: kendisi (kız için)
• here: bura
• hide: tırmanmak
• high: yüksek
• hill: tepe
• him: onu (erkek için)
• himself: kendisi (erkek için)
• his: onun (erkek için)
• historical: tarihsel
• history: tarih
• hit: vurmak
• hold: kilitlemek, tutmak
• hole: delik
• holiday: tatil
• hollow: delik
• holy: kutsal
• home: ev
• honest: dürüst
• honour: onur
• hook: çengel
• hope: ümit etmek
• hopeful: ümitli
• horn: korna
• horse: at
• hospital: hastane
• hot: sıcak
• hotel: otel
• hour: saat
• house: ev
• how: nasıl
• human: insan
• humorous: nükteli
• humour: espri, mizah
• hundred: bin
• hungry: aç
• hunt: avlamak
• hurry: acele etmek
• hurt: acı
• husband: koca
• ice: buz
– iceberg : buzdağı
• idea: düşünce,fikir
• if: eğer
• ignore: önem vermemek
• ill: hastalık
• illegal: yasa dışı, kanunsuz
• illness: hastalık
• image: imaj, görüntü
• imaginary: hayali
• imagination: hayal
• imagine: hayal etmek
• immediately: hemen
• importence: ithalatçı
• important: önemli
• impressive: etkileyici
• improve: gelişmek
• improvement: gelişme
• in: içinde
• include: içine almak
• including: dahil
• income: gelir
• increase: yükselmek
• independent: özgürlük
• indoor: binanın içinde
• industrial: endüstriyel
• industry: endüstri
• infect: bulaştırmak
• infection: bulaşma
• infectious: bulaşıcı
• influence: etkilemek
• inform: bilgi vermek
• information: bilgi
• injure: incitmek
• injury: incinmiş
• ink: mürekkep
• inner: dahil, iç
• insect: böcek
• inside: içine
• instead: nın yerine
• institution: kurum
• instruction: talimat
• instrument: enstrüman
• insult: hakaret etmek
• insulting: sigorta
• insurance: sigorta
• insure: sigorta ettirmek
• intelligence: akıl, zeka
• intelligent: akıllı
• intend: niyet etmek
• intention: niyet, maksat
• interest: ilgilendirmek
• interesting: ilginç
• international: uluslar arası
• interrupt: sözünü kesmek
• into: içine
• introduce: tanıştırmak
• introduction: başlangıç
• invent: icat etmek
• invitation: icat
• invite: davet etmek
• involve: gerektirmek
• inwards: kızgın, öfkeli
• iron: metal
• island: ada
• it: o (cansız)
• its: onun
• jaw: çene
• jewel: mücevher
• jewelery: kuyumcu
• jop: iş
• join: katılmak
• joint: ortak
• joke: şaka yapmak
• journey: yolculuk
• judge: tenkit etmek
• judgement: yargı, karar
• juice: meyve suyu
• jump: zıplamak
• just: sadece
• justice: adalet
• keep: saklamak,tutmak,işletmek
• keen: istekli
• key: anahtar
• klick: beceri,hüner
• kill: öldürmek
• kilo: kilo
• kilogram: kilogram
• kilometre: kilometre
• kind: tür
• king: kral
• kiss: öpmek
• kitchen: mutfak
• knee: diz
• kneel: diz çökmek
• knife: bıçak
• knock: vurmak
• knot: düğümlemek
• know: bilmek
• knowledge: bilgi
• lack: yoksulluk
• lady: bayan
• lake: göl
• lamb: lamba
• lamp: kuzu
• land: kara
• language: dil
• large: geniş
• lately: son zamanlarda
• laugh: gülmek
• laughter: gülünç
• law: yasa
• lawyer: avukat
• lay: yumurtlamak
• layer: tabaka
• lazy: ******
• lead: kılavuzluk etmek,baş rol
• leaf: yaprak
• lean: yaslanmak,dayanmak
• learn: öğrenmek
• least: l
• leather: liste
• leave: ayrılmak
• left: sol
• leg: bacak
• legal: yasal
• lend: borç vermek
• lesson: ders
• let: izin vernek
• let go of:
• letter: harf
• level: bölüm
• library: kütüphane
• lid: kapak
• lie: yalan söylemek, yatmak
• lie down: uzanmak
• life: yaşam
• lift: kaldırmak
• light: hafif, ışık
• like: hoşlanmak
• likely: olası
• limit: limit
• line: çizgi
• lion: kaplan
• lip: dudak
• liquid: sıvı
• list: liste
• listen: dinlemek
• literature: edebiyat
• litre: litre
• little: orta
• live: yaşamak
• load: yüklemek
• local: yerli
• lock: kilitlemek
• lonely: yalnız
• long: uzun
• look: bakmak
• look after: e bakmak
• look for: aramak
• look sth up:
• loose: ayrılmak
• lord: efendi
• lose: kaybetmek
• loss: zarar
• lot: hisse, çok
• loud: yüksek ses
• love: sevgi
• low: alçak
• lower: azaltmak
• loyal: sadık
• loyalty: sadakat
• luck: şans
• lucky: şanslı
• lung: akciğer

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile