admin

Şehzade mustafa’nın öldürülmesi

Bu konu admin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
admin
admin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 12501
Yanıt Sayısı: 0
22 Mayıs 2021, 2:22

Şehzade mustafa’nın öldürülmesi

Hayat…
Şehzade mustafa’nın öldürülmesi

Saray ve iktidar hırsı Osmanlı’ya mahsus bir şey değil. Kadınlar arası rekabetin yol açtığı entrikalar da. Sadece İtalyanların önde gelen ailelerinden Borgia’ları, ünlü Lukses’i hatırlamak bile bu hükme varmak için kâfi.

[IMG]http://img9.imageshack.us/img9/2425/kssuleyman2704h9299f7.jpgdolunay

Osmanlı hareminde yaşananlar için ise ‘kışkırtılmışlık sonucu’ demekte sakınca yok. Kışkırtan da meçhul değil, belli: 2. Mehmet, yani Fatih. Şayet Fatih, Osmanlı devlet yönetiminin esaslarını belirlediği ve kendisinden sonra asırlarca uygulanan Kanunname’sinde her padişahın tahta çıkışında erkek kardeşlerini öldürmesini kural haline getirmemiş olsa, hiç şüphe yok ki pek çok cinayet ve suikastın önü alınmış olurdu.

Hürrem ve Mahidevran

Kardeş katline izin veren kurala rağmen Kanuni dönemine kadar gelişmelere haremin fazla dahli olmadı. Saray kadınları ‘mukadderat’ diyerek kendileri için uygun görülenle yetindiler. Bu süreç Hürrem’le son buldu. O Topkapı Sarayı’na cariye olarak geldiğinde haremin hâkimi Kanuni’nin ilk eşi ve büyük oğlu şehzade Mustafa’nın annesi Mahidevran Hatun’du. Göz kamaştıran güzelliğiyle Kanuni’nin ilgisini çektiği şüphesiz.

Cihan padişahının ona "Sure-i Velleyl okurdum dün nemaz-ı şamda/Zülfün andım dilberin, nitdim, ne kıldım bilmedim" diyecek derecede aşkla bağlandığına da.

Şehzade Mehmet’in doğumundan sonra Hürrem’in onun geleceği konusunda telaşa düştüğü, Kanuni’nin ardından şehzade Mustafa’nın tahta çıkmasına mani olamazsa oğlunun öldürülmesini kaçınılmaz son olarak gördüğünü düşünmek için her sebep var. Babası Yavuz’un tahtı nasıl tehditle ele geçirdiğini bilen Kanuni’nin büyük oğlu konusunda evhama kapılmasını sağlamaktan ibaretti Hürrem’in rolü. İlk olarak büyük rakibi Mahidevran Hatun’dan kurtuldu. Hürrem’in şehzade hakkında dedikodu yaydığını işiten başhaseki öfkesinden deliye döndüğü bir akşam Hürrem’e saldırıp onu haremin koridorlarında sürüklemek gafletinde bulundu. Durumu öğrenen Kanuni gönlünü almak için Hürrem’i çağırdığında onun "Bende bakılacak yüz kalmadı." demesi yetti. Mahidevran o gece Topkapı’dan Kütahya’ya şehzade Mustafa’nın yanına sürüldü.

‘Tek kadın’lığa ulaştı

Artık Hürrem tek kadınıydı haremin. Ve Padişah saray adetlerini kenara itip onun bir tür kraliçelik manasına gelen ‘Haseki Sultan’ sıfatını kullanmasına izin vermişti. "Celisi halvetim, varım habibim, mahı tabanım/Mahremim, varım, güzeller şahı sultanım/Stanbulum, Karamanım diyarı milketi Rumum/Bedehşanım ü Kıpçağım ü Bağdadım, Horasanım." dediği kadının her isteğini yerine getirmekten zevk alıyordu Kanuni. Güzel haseki de "Ey saba Sultanıma zarü perişan diyesin/Gül yüzünsüz işi bülbül gibi efgan diyesin." mısralarıyla karşılık veriyordu. Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi emrini verişinde, sadrazam tayininde gözettiği onun telkinleri

oldu. Hürrem sadece şehzade Mehmet beklenmeyen bir anda hastalanıp öldüğünde sarsıldı. Gelecek planlarını onun saltanat makamına geçmesi üzerine yapmıştı. İkinci oğlu Selim ve üçüncü oğlu Beyazıd arasında tercih yapmak zorunda kaldı. Ancak yaşlanmıştı. iki oğlu arasındaki taht savaşını,

Beyazıd’ın öldürülmesini, Selim’in saltanatını göremedi.

Safiye Sultan

Hürrem hep Kanuni sonrası sarayda Valide Sultan olarak hüküm süreceği günlerin hayalini kurmuştu. Ancak yaşasaydı bile Selim’in erken ölümü üzerine tahta çıkan Sultan 3. Murad’ın eşi Safiye’yle yarışamazdı herhalde. Venedik’e bağlı Korfu Valisi’nin kızıyken korsanlar tarafından kaçırılıp Osmanlı ülkesine getirilen Safiye genç kızlığa adım attığı yaşlarda Manisa’da şehzade Murad’ın hareminin gözdesiydi. Ve onun ilk erkek çocuğunu dünyaya getirmiş olması dolayısıyla gözdeydi. 3. Murad o denli düşkündü ki Safiye’ye babası ölüp tahta çıkmak için İstanbul’a geldiği gece onun derhal başkente taşınması emrini verdi. Annesi Nur Banu’nun hayatının, oğlunun gözünü Safiye’den başka kadınlara çevirmeye çabalamakla geçtiğini söylersek abartmış olmayız. Ama Safiye kocasının başka kadınlarla gönül eğlendirmesini sorun etmedi. Murad’ın her eğlence gecesinin ardından bin bir özür dileyerek yanına geldiğini başta kayınvalidesi olmak üzere herkesin bilmesi ona yetti.

Yıllar tek tek rakiplerini tasfiye etti Safiye’nin. Onun da en büyük hayali Valide Sultanlık’tı. Oldu da. Sultan Murad’ın ölümüyle büyük oğlu şehzade Mehmed tahta çıktı. Ve cülusuyla birlikte bütün erkek kardeşlerini öldürdü. Safiye’den tek bir itiraz gelmedi. Mehmed’i kendisine hayran yetiştirmişti, el’hak oğlu da onu yanıltmadı. İmparatorluğun en güçlü insanı oldu Safiye. Ondan habersiz tek bir tayin yapılmıyor her atama

için ona hediye adı altında rüşvet veriliyordu. Adına rüşvet işlerini takip edecek bir ekip kurmuş, kabaca tarife bile belirlemişti. Onun para hırsı sarayda herkese bulaştı. Sadrazam Koca Sinan Paşa öldüğünde mirası 600 bin altın lira, 3 milyon gümüş akçe, 29 çekmece elmas, 62 çekmece inci, 30 iri elmas ve kilolarca kıymetli taş, altın sofra takımları, zırhlar v.s. idi ve bu, devlet soyularak edinilmiş servetti.

Safiye durumu padişaha açıklayıp babaannesinden şikâyet ettiği için şehzade Mahmud’a düşman oldu. Bütün gücüyle, oğlunun tahta göz koyduğuna padişahı inandırıp katli için ferman çıkartmaya uğraştı. Ve bunu başardı da. 3. Mehmed annesinin kışkırtmasıyla evlat katili olduğunu anlayıp hayata küstü ve altı ay sonra öldü. Safiye torunu Ahmed’den yana umutsuzdu. Şehzadelerin kendisinden nefret ettiklerini biliyordu. 54 yaşındaki Valide Sultan’dan hayatı boyunca yaptıklarının acısını çıkaracak ve onu mumla aratacak bir namzet de yoldaydı.

Kösem: Önde giden

Safiye Sultan, torunu tahta çıkarken kendince tedbirliydi aslında. Sultan Ahmed daha 14 yaşındaydı, annesi Handan Haseki, kayınvalidesinin korkusundan oğluyla hiç ilgilenmemişti. Ama hiç kimse onun daha tahta çıkmadan, cülus hazırlıkları yapılırken sarayın izbe bir köşesinde gözüne ilişen kendi yaşında bir kıza gönlünü kaptıracağını da hesap etmemişti.

3. Mehmed’in ölümü üzerine hareme çağrılan kadın hafızın yanında getirdiği evlatlıktı Kösem. Muhtemelen Rum asıllıydı. Sultan Ahmed onunla evlenmeden tahta çıkmamakta inat etti. Haremde biribirinden güzel kadınların olduğu anlatıldı, olmadı; sünnet olmadığı hatırlatıldı, tutmadı. "Şimdi nikâh yapılsın düğün sonra olsun" dedi.

Osmanlı hanedan geleneğinde nikahlanmak yoktu ama "emir büyük yerden gelince" çaresiz herkes boyun eğdi. Karıkoca mutlu yaşadılar aslında. Sultan Ahmed ondan başka kadına bakmadı. Dindar bir insandı, dönemin evliyası Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri’ne bağlanmıştı. Fatih’ten bu yana hiçbir padişahın el süremediği kanunu o değiştirdi. Kardeş katlini yasakladı ve Osmanoğullarından yaşca en büyük erkeğin saltanat makamına geçmesini kural haline getirdi.

14 sene sürdü

Kösem’le aralarındaki aşk öylesine ateşliydi ki sarayın içinde birbirlerinden uzak kaldıkları zamanlarda mektuplaştıkları biliniyor.

"Sabah yanımdan ayrılırken yüzünüz biraz buruktu, acaba sizi gücendirecek bir şey mi yaptım."; "Dünya işleriyle alakalı olarak çağrılınca elceğizimle yaptığım kahveyi yarım bıraktınız, ağlamaktan gözlerime kan oturdu." türünden notlardı hepsi.

14 yıl sürdü bu sevda. 1. Ahmed midesinden rahatsızlandı ve beklenmedik zamanda öldü. Kösem acısını yaşayamadan hâkimiyetini yitirmeme mücadelesine atıldı. 4. Murad’ı tahta çıkarana kadar iki padişahı ihtilal üzerine ihtilalle safdışı etti. İlki ‘Deli’ lakabıyla anılan Mustafa’ydı, ikincisi Genç Osman. 4 Murad 13 yaşında tahta çıktığında Kösem resmen

‘Saltanat Naibi’ oldu. Ve imparatorluğu yönetti. Padişahların kadın düşkünü

olmaları yüzünden yaşananları bildiği ve Murad’ın, annesinin iktidarını sınırlayacak bir aşk macerası yaşamasından korktuğu için "Arslanım, padişahlar sureti ve siyreti mahbub nedimlerle bade-i gülfama iltifat

edegelmişlerdir." (yüzü ve huyu güzel sadık erkek hizmetlilerle içip eğlenmeye) telkinleriyle yetiştirdi Sultan Murad’ı.

Şehzade Mustafa Sultan 4. Mehmet’in büyük oğlu. (d. 5 Haziran 1670) Babası şehzadesini yanından ayırmamış, hatta Polonya seferine bile götürmüştü.

[IMG]http://img38.imageshack.us/img38/5927/sehzademustafa95775d.jpgdolunay
Şehzade Mustafa Türbesi

Dördüncü Mehmed, İkinci Viyana Kuşatması sonrasındaki bozgun yıllarında orduyu toparlamak için çaba göstermeyince, askerin ayaklanması üzerine 1689’da tahtından indirildi. Devrik hükümdar, yerine büyük oğlu Mustafa’nın geçirilmesini tavsiye etmişti ama asiler padişahın isteğini dikkate almayarak, sarayda senelerden beri hapis hayatı yaşayan kardeşi İkinci Süleyman’ı padişah yaptılar ve Şehzade Mustafa da küçük kardeşi Ahmed ile beraber önce Topkapı Sarayı’nda, daha sonra da Edirne Sarayı’nda hapis hayatı yaşadı.

İkinci Süleyman, 1693’te öldüğünde Dördüncü Mehmed’in taraftarları, Şehzade Mustafa’yı tahta çıkarmaya çalıştılar. Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa ise, Dördüncü Mehmed’in bir diğer kardeşi olan İkinci Ahmed’in padişahlığını tercih etti.

İkinci Ahmed de ağabeyi İkinci Süleyman gibi dört yıl hükümdarlık yaptı. Her iki padişah da senelerce hapis hayatı yaşamış, halim selim insanlardı. Ama o dönemde uluslararası arena son derece karışıktı ve Osmanlı İmparatorluğu Avusturya, Venedik, Rusya ve Polonya ile dört cephede birden savaşıyordu.

Tahta çıkartılmayan Şehzade Mustafa ise son derece hırslıydı ve bir an önce hükümdar olup devleti kurtarma hevesindeydi.

Benli Hüseyin Paşa, 1694’te İkinci Ahmed’i tahttan indirerek Şehzade Mustafa’yı padişah yapmak için bir teşebbüste bulunduysa da, muvaffak olamadı.

İkinci Ahmed 1695’te öldüğünde, tahta hanedanın hayattaki en yaşlı erkeği olan İkinci Mustafa’nın çıkması gerekiyordu ama yeni padişahın kim olacağı devlet ileri gelenlerinin katıldığı bir mecliste tartışıldı.

Sadrazam Ali Paşa, tahta İkinci Ahmed’in oğlu İbrahim’i çıkarmak istiyordu. Babasının tahttan indirilmesinin üzerinden geçen sekiz sene boyunca tahta geçebilmek için gün sayan Şehzade Mustafa’nın bütün hayalleri suya düşmek üzereydi. Bu sırada Hazinedarbaşı Mustafa Ağa ile saraydaki taraftarları şehzadeye durumu haber verdiler.

Osmanlı padişahlarının cüluslarında, yani tahtta çıkışlarında büyük bir tören yapılır ve bu törenlerde standartlaşmış sıkı teşrifat kuralları uygulanırdı. Tahta çıkacak olan şehzade, kızlarağası ve siláhdar ağa tarafından dairesinde ziyaret edilir, padişahın ölüm haberi tebliğ edilir, daha sonra şehzadenin bir koluna kızlarağası, diğer koluna da siláhdar ağa girer ve hırka-i şerif odasına gidilirdi.

Hazreti Muhammed’in eşyalarının önünde sadrazam ve şeyhülislam yeni padişaha biat ederler, yani bağlılıklarını arzederlerdi. Yeni padişahın başına saltanat alameti olarak sarık sarılır ve ve samur bir kürk giydirilirdi.

Daha sonra Müneccimbaşı uğurlu bir saat tespit eder, sarayın üçüncü kapısının önünde taht kurulur ve devlet adamları yeni padişaha bağlılıklarını sunarlardı.

1695’in 7 Şubat’ında devletin ileri gelenlerinin başka bir hükümdar adayının üzerinde durduklarını öğrenen Şehzade Mustafa, hapis tutulduğu daireden ayrılarak taht odasına koştu ve devlet adamları toplantıda iken sarayın kapısının önüne taht kurdurdu…

Haber göndererek sadrazamı ve şeyhülislamı çağırttı ve devletin ileri gelenleri şehzadenin tahtta oturduğunu görünce bir hayli şaşırdılar ama artık bir şey yapamadılar ve yeni padişaha sırayla bağlılıklarını sundular..

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile