admin

Hürrem Sultan Eski Saray

Bu konu admin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
admin
admin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 12501
Yanıt Sayısı: 0
22 Mayıs 2021, 2:22

Hürrem Sultan Eski Saray

Hayat…
Hürrem Sultan Eski Saray
Kanuni’nin Tarihçisinden Muhteşem Çağ – Eski Saray Hakkında Bilgi – Eskisaray Eminönü – Hürrem sultan ve eski saray – osmanlı eski sarayı – osmanlida eski saray – topkapı sarayından önceki saray hangisidir

[IMG]http://img263.imageshack.us/img263/6199/1beyazit1909.jpgdolunay

I. İstanbul’un fethinden sonra Osmanlıların yapmış olduğu ilk saray Beyazıt’ta Süleymaniye ile Beyazıt Camisi arasında bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin bazı bölümlerinin içerisinde bulunduğu alandadır. Araştırmacılar tarafından sarayın bulunduğu alanda bir manastır kalıntısının veya senatonun kalıntılarının bulunduğu iddia edilmiştir. Ancak bu iddialar yeterince aydınlatıcı değildir.

Osmanlı kaynaklarından Edirneli tarihçi Ruhi Edrenevi’nin belirttiğine göre sarayın mimarı, Edirne’de Üç Şerefeli Cami ile Edirne Sarayı’nı yapmış olan Musliheddin’dir.

Bizans tarihçisi Dukas Fatih Sultan Mehmet’in şehrin ortasında bir saray yaptırmak istediğini belirtmiştir. Sarayın yapımı 1458’de tamamlanmıştır. Bahçe içerisindeki sarayın iyi korunmuş bir harem dairesi ile padişah ve içoğlanlar için kasırlar, köşkler, idari yapılar ile vahşi hayvanların bulunduğu av sahalarından oluşmuştur.

Tarihçi Dukas saray bahçesinde I.Theodosios’un diktirmiş olduğu, spiral süslemeleri olan anıtsal bir sütundan da söz etmektedir. Bunun yanı sıra saray duvarlarının bir mil uzunluğunda olduğunu, duvarlarda dört adet kapı bulunduğunu da belirtmiştir. Bu sarayda içoğlanı olarak yaşamış Giovantonino Menavino, burada 25 yapının olduğunu, bahçesinde deve kuşlarının, tavus kuşlarının ve diğer egzotik kuşların dolaştığını yazmıştır. Bunun yanı sıra Eski Saray ve etrafını kuşatan bahçe duvarları 1479’da yapılmış Giovanni Andrea Vavassore’nin haritasında da görülmektedir. Ayrıca Matrakçı Nasuh’un Beyan-ı Menazil’indeki İstanbul tasvirinde şehir içerisindeki konumu açıkça belli olmaktadır.

Topkapı Sarayı yapıldıktan sonra İstanbul’un fethinden sonra yapılan bu ilk saray “Saray-ı Atik” ismini almıştır. Topkapı Sarayı’na da Saray-ı Cedid ismi verilmiştir.

Eski Sarayın yapımının bitiminden sonra, 1458’de Fatih Sultan Mehmet Topkapı Sarayı’nı yaptırmaya başlamıştır. Bazı iddialara göre de Topkapı Sarayı başlangıçta yalnızca devlet yönetimine ayrılmış olup, içerisinde harem dairesi bulunmuyordu. Topkapı Sarayı’nda harem dairesi Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) eşi Hürrem Sultan’ın padişahın yanında olmak istemesinden ötürü XVI. yüzyılın ortalarında yapılmıştır.

Eski Sarayda yaşayan kalabalık bir saray mensubu bulunuyordu. Eski Saray 1541 yılında yanınca burada yaşayan harem halkı Topkapı Sarayı’na taşınmıştır. Bundan sonra da Eski Saray gözden düşmüş, yaşlanmış, cariyelerin yanı sıra ölen padişahın annesi, kadınları ve kızları yaşamaya başlamıştır. Burada yaşayan Kadınefendi’lerin erkek çocuklarından birisi Osmanlı tahtına çıktığında burada yaşayan padişah annesi de Valide Sultan olarak Topkapı Sarayı’na dönerdi.

Eski Sarayın tasvirleri yeterli olmadığı gibi yazılı bilgiler de son derece sınırlıdır. Yalnızca Vavassore haritası ile Diliçh haritalarında avluya hâkim bir hünkâr dairesinin resmi görülmektedir. Evliya Çelebi ile Michel Baudier sarayın dört köşeli, 12 bin arşın uzunluğunda bir sur ile çevrili olduğunu belirtmiştir. Evliya Çelebi saray çevresinde yeniçeri ağası Lala Mustafa Paşa, Piri Mehmet Paşa ve Esma Sultan saraylarının bulunduğuna da değinmiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:

”…Burçsuz, duvarsız, dişsiz, kalesiz ve hendeksiz bir surdur. Ama gayet sağlam yapılıp bütün duvar üzeri mavi kurşun ile örtülüdür. O zamanlar çepeçevre ölçüsü 12 bin arşın idi. Dört köşeli bir binadır. Bir tarafı Sultan Beyazıt Kazancıları köşesinden Misk-i Sabunu Kapısına kadar, bir köşesi Talak Mustafa Paşa Kapısında son bulurdu. Oradan bir tarafı Küçükpazar Seddi ve sarnıcı üzere bitmişti. Halen Yeniçeri Ağası sarayı ve Siyavuş Paşa sarayının yeri, meskür eski saray yerinde idi. Bir köşesi tâ Tahtakale üstündeki sedden geçip yine kazancı tüccarları köşesine gelinceye kadar muazzam bir saray yaptırmıştır. Daha sonra Sultan Süleyman bu eski sarayı 3 mil kuşatır bir saray yapıp, 3 kapı koydu. Divan Kapısı doğuya, Beyazıt Kapısı güneye, Süleymaniye Kapısı batıya bakar. Bu sarayın dışında Süleyman Han, Belgrat ve Malta ve Rodos fethi malından Süleymaniye Camisini yaptı ve medreseler ve darülhadis, darülkurra, ebced okuyan çocuklar okulu ve bir sultan çarşısı, düğmeci ve kuyumcular çarşısı yaptırdı. Mahbul Siyavuş Paşa’ya bir muazzam saray ve yeniçeri ağalarına mahsus bir eski saray ve Lala Mustafa Paşa için ve Karamanlı Piri Mehmet Paşa için birer saray ve Gebze’de cami sahibi Mustafa Paşa’ya ve kızı İsmihan Sultan’a da birer saray ve cami hizmetlileri için bir tane oda yaptırıp eski sarayın dört tarafını umumi yollarla çevirtti. Halen hiçbir tarafa bitişiği olmayan muazzam bir saraydır. Yukarıda yazılan vezirler sarayları ve imaretler tamamen bu eski sarayın bulunduğu yere yaptırılmıştır.”

Eski Sarayın surları üzerinde kule olmaması dikkati çekmektedir. Saray 1550 ve 1517 yıllarında yanmış, yeniden yaptırılmıştır. Yeniçeri Ocağı’nın 1826’da kaldırılması ile Eski Saray Bab-ı Seraskeri’ye tahsis edilmiştir. Burada yaşayan kadınlar ise Topkapı Sarayı ile Eyüp’teki Çifte Saraylar’a götürülmüşlerdir.

II.Fatih Sultan Mehmet İstanbul`u aldıktan sonra ilk yaptırdığı Eski Saray`dır. Eski Saray`ın yapımına 1454`te başlandı, saray bitinceye kadar Fatih Edirne Sarayı`nda uturdu. Sarayın yapımı 1457`de bitti. Sultan Mehmet yeni Saray`ı yaptırıncaya kadar bu sarayda oturdu. Yeni Saray yapıldıktan sonra, padişahlar Saray-ı Cedide Amire`de oturdular. Eski Sarayda, ölen ve tahttan indirilen padişahların anneleri, yaşlı ve gözden düşen hasekilerle padişah kız kardeşlerinin ikametlerine ayrılırdı.
Evliya Çelebi Eski Saray hakkında şu bilgiyi veriyor: “O asırda çevresinin uzunluğu 12 bin arşındı. Ve şekli dört köşe, taştan binadır. Bir tarafı Sultan Beyazıt kazancıları köşesinden ta Miski Sabuni kapısında son bulurdu. Bunlardan bir köşesi Tellak Mustafa Paşa Sarayı`nda biterdi. Buradan bir tarafı Küçükpazar Seti ve Sarnıcına kadar varırdı. Bugünkü yeniçeri Ağası Sarayı ve Siyavuş Paşa Sarayı`nın yeri daha önce adı geçen Eski Saray`ın yerinde idi. Bir köşesi de ta Tahtakale üstündeki setten geçip yine Kazancı tacirleri köşesine uzanırdı. Burada büyük bir saray yapılıp iç kısmında çeşitli avlu ve meydanlar, harem hücreleri, köşkler, havuz ve şadırvanlar, Keykavus mutfağı, hassa kileri ve 3 bin baltacı ve kakülsüz uşaklar için evler inşaa edildi. Bir oda Ak Ağa, bir oda Kara Ağa yaptırıp tümünün üzerinde Darüssaade Ağası bulunurdu. Hasekilerle kral kızı da eski saraya konulmuştu. Haftada iki kez Yeni Saray`dan Eski Saray`a gelip orada kalınırdı.”
Yeni Saray`ın yapım tarihine gelince, sarayın yapımına 1465`ten sonra başlandı. İlk inşaat 1478`de sona erdi. Sarayburnu o zamanlar zeytinlikti. Sultan Mehmed yerin güzelliğine tutuldu. Şehrin ortasına kapanmayı azametine uygun görmedi. Yeni Saray`ın yapılmasını emretti. Bu saray çeşitli köşklerden ve dairelerden oluşacaktı. İlk yapılan köşklerden Çinili Köşk, Sırça Saray gayet zarifti. Şair Ahmet Paşa bu köşkün yapımına şu tarihi söyledi:
Bünyad-ı sarayı ki budur ahsen-i tarih
Kim ide mübarek tapumu hayy ü tüvana
Hic. 877 (M.1472)
İlk önce köşkler ve daireler yapıldı. Surun ve Bab-ı Hümayun`un yapımı Fatih`in son yıllarına yetişebildi. Has ahır da o tarihlerde tamamlandı. Bab-ı Hümayun üzerine besmele ve ayet-i kerimeden sonra yazılan kitabenin tarihi 1473`tür. Bu yazı dönemin ünlü hattatlarından Ali Bin Mürid üs Sofi`nindir. Kapının üzerinde Fatih`e ait bir köşk ile iki tarafında kapcılara ayrılmış odalar vardı.
Yeni Saray`da harem dairesi yapımamıştı. Nitekim Evliya Çelebi`nin rivayetine göre Fatih “Hasekilerle kral kızını Saray-ı Atik`a koyub haftada iki kere Yeni Saray`dan Eski Saray`a giderdi.”
Fatih`in Yeni Saray`da yaptırdığı dairelerden büyük bir bölümü şimdi yoktur. Kanunname`de “Evvela bir Arz Odası yapılsın” denildiğine göre, Arz Odası, Divan ve Has Oda`nın Fatih tarafından yaptırıldığına kuşku yoktur. Evliya Çelebi`nin bu konuda verdiği bilgi önemlidir:
“Bu süslü bahçenin ta ortasında kalbe ferahlık veren, havası hoş, yüksek zeminli bir tepe üzerinde kendilerine ait kırk adet Çin kasesi ile has odalar yaptırdı ve Bab-ı Saadet`in iç yüzünde bir Arz Odası yaptırdı ki sanki Havernak köşküdür. Atmeydanı büyüklüğünde bir avlunun doğusunda güzel bir hamam, ona bitişik padişah hazinesi, ona bitişik kuşhane ve ona bitişik kiler odası, has odası, hazine odası, hünkar camii, doğancılar odası, küçük oda, büyük oda, külhan odası, seferiler odası, büyük oda mescidi, meşkhane, oradan yine hamama kadar uzanan bu meydanın çevresinde sözü edilen çeşitli odalar yapılmıştır. Fakat bu sarayda harem kısmı yapılmamıştır” diyor.

1478 yılında Fatih Sultan Mehmed`in saray halkı -eşekciler bile dahil olduğu halde- 726 kişi idi. Halefleri zamanındaki saray halkının miktarı düşünülecek olursa, Fatih`in sade ve tutumlu bir saltanat sürdüğüne hükmetmek gerekir.
Bunun gibi, Fatih`in sarayında mutfak masrafı da gayet tutumlucudadır. Sarayın mutfak defterleri, her aya nahsus olmak üzere, günü gününe, bütün ayrıntılarıyla yazılırdı. Bu defterlerde yiyecek ve içecek olmak üzere saraya her ne alınır, her ne getirilirse, tümü okkası; kantası, hammaliyesi, hatta fırın ücretiyle yazılmıştır. Örneğin Fatih Sultan Mehmed her Pazartesi ve Perşembe günleri saray kiler emini aracaılığıyla yoksullara ikiyüzelli akçe dağıtırdı. Bu sadaka da o günün saray mutfağı harcamaları arasına: “Tasadduk-ı fukara an yed-i emin-i kilar-ı amire ikiyüzelli” diye kaydolunurdu.

1473 yılı Şaban ayına mahsus saray mutfağı defteri, Fatih 45 yaşında bulunduğu dönemde neler yediğine ve saray mutfağının masrafının nelerden ibaret olduğunu anlamak için önemli bir belgedir. Bu defterde kayıtlı olduğu üzere, Fatih Sultan Mehmed`in sarayında, 1473 yılında her gün ne olursa olsun on akçelik balık, dört akçelik istiridye, üç akçelik karides yenmek adetti. Fatih Sultan Mehmed yemeği yalnız başına yerdi. Bu nokta, Kanunname`sinde de açıktır: “Ve cenab-ı şerifim ile kimesne taam yemek kanunum değildir. Meğer ehl-i ayalden ola. Ecdad-ı izanım vüzerasiyle yemek yerlermiş. Ben ref etmişimdir.” Yemeği padişah huzuruna sürekli olarak kilercibaşı getirirdi. Divanlarda yenecek yemek meselesi de Kanunname`de açıklanmıştı: “Ve Divan-ı Hümayun`umda taamda veziriazam ile başdefterdar vesair vüzera ile defterdarlar ve nişancı yiyeler. Ve kazaskerler başka yerler.”
Buradan anlaşılıyor ki, Divan-ı Hümayun`da üç sini kurulurdu. Birinde veziriazamla başdefterdar, öbüründe vüzera ile defterdarlar ve nişancı, öbüründe de kazaskerler yemek yerlerdi.
Sarayda Fatih Sultan Mehmed için pişen yemeklerde en çok yumurta kullanılırdı. Örneğin tavuk kızartmasında, özel lapa ve peynirli pidede en çok harcanan yumurta idi. Fatih`in padişah sofrasında yenen etler koyun, tavuk, kaz, baş, paça ve işkembe idi. Saraya her gün her biri beşer buçuk akçeye doğru 10 ile 20 tavuk, onikişer akçeye iki kaz, 4 ile 14 baş, 100 ile 160 paça, iki de işkembe alınırdı. Sebzeler doğal olarak mevsime göre olurdu. 1473 Şabanı kışa rastlamıştı. Sarayda en çok yene sebzeler pırasa, lahana ve ıspanaktı. Sarayın hastalarına da günde beş akçelik ıspanak harcanırdı. Tavuk, yalnız padişah sofrasına özgü değildi. Av kuşları için Kemal Bey`e bağlı çakırcılara, Avcı Bey`e de tavuk verilirdi. Örneğin Avcı Bey`e 10 Şabandan 13 Şabana kadar elli tavuk verilmişti. Avcı Bey Şaban`ın 21`inde Edirne taraflarına ava gitmiş, 21 Şabandan 22 Şabana akdar kendisine alli tavuk gönderilmişti. Fatih`in sofrasında yenilen yemeklerin isimleri şunlardı: Lapa-i hassa, pide-i hassa (peynirli), pide-i hassa (ıspanaklı), mantı-i hassa, boran-i hassa, çorba-i hassa, tavuklu börek, yoğurt, dutmaç, börek.
Tatlılar: Bal, muhallebi, zerde, kaymak, baklava, helva, sütlü kadayıf.
Meşrubat: Şerbet, pekmez, boza, naneli üzüm şerbeti.
Meyveler: Armut, nar, badem. En çok badem kullanılırdı. Örneğin, birden kırkbeş kantar badem alındığı olurdu. Paşalar ve ağalara verilen yemekler de saray mutfağına aitti. Paşalara, ağalara, Enderun delikanlılarına ayran, lahana çorbası, baklava, borani, kelle-paça, lapa ve dutmaç verilirdi.

Hicri 878 (M. 1473) tarihli Matbah-ı Amire Defteri`ne göre Fatih`in sarayında yalnız bir ayda tüketilen erzakın miktarı şöyle sıralanmaktadır: 64 kantar bal, 544 tavuk, 28 mut pirinç, 61 kaz, 19 kıyye safran, 116 istiridye, 87 karides, 400 balık, 12 miskal misk, 10 kıyye biber, 11 kıyye zaytinyağı, 3 şinik pekmez toprağı, 84 kıyye Eflak tuzu, 13 kıyye nişasta, 51 şişe boza. Bunlardan başka616 baş kelle-paça, 180 işkembe, 649 yumurta, yalnız av kuşları için 229, ava giden Avcı Bey için de 60 tavuk, saray görevlileri için 770 akçelik ilaç.
Fatih döneminin ölçüleri şunlardı: Kantar, mut, ludra, kelendir, şinik, kile, miskal. Erzak ve yemiş fiyatları 1473 yılında şöyle idi: Yağın kıyyesi 8, zeytinyağının 6, armudun 5, üzümün 2, Eflak tuzunun 2, eriğin 5, narın 3 akçe idi. 200 yumurta 23, 1000 limon 70 akçeye alınırdı. Sirkenin kelendiri 2, bulgurun kilesi 6, kestanenin kilesi 20, pirincin mudu 350 akçe idi.
Fatih`in sarayına un Bursa`dan, bal Malkara`dan, zeytin İzmit`ten, tuz Eflak`tan, üzüm Kargın`dan ve Ayaş`tan, balık bazen Terkos gölünden, armut ve kestane Burs`dan getirilirdi.
1473 yılı Şaban ayı saray gideri 216.011, saary mutfağı gideri 135.363 akçe idi.

Onyedinci yüzyılda ise saray ileri gelenleri bir haseki, Şehzade Mustafa, Şehzade Ahmet, Ayşe Sultan, Ümmügülsüm Sultan, Rukiye Sultan, Fatma Sultan, Bahri Kadın, Afife Kadın ve odalıklardan oluşmaktaydı. Bunların herbirinin ayrı ayrı erzakı ve ödeneği vardı. Bu ödenek özel olarak bir deftere yazılmıştı. Bu defter “Şevketlü ve mehabetlü padişah-ı alempenah hazretleri ile göçlerde olan ve Asitane-i Saadet (İstanbul)`te Saray-ı Cedid-i Amire (Topkapı Sarayı)`de olan Harem-i Hümayun ve Enderun-i Hümayun için verilen tayinat ve matbah-ı amire (saray mutfağı) de beher gün pişirilen yemeklerin masrafları ile helvahane-i mamureye beher gün ve senelik verilen harçları ihtiva ediyordu.”

Padişaha verilen ekmekler has ekmek, Beç ekmeği, yeni börek, Yağlı halka, simit, pide, mirahor ekmeği, imam ekmeği, yuka ekmeği, Beç poğaçası, nohut ekmeği ve şekerli ekmek idi. Sarayda değişik türlerde ekmek pişirilirdi.<

Sarayda et türünden yenilen şeyler: Et, tavuk ve güvercindi. Örneğin padişaha her gün, Haseki Sultana on, Arife kadına on güvercin verilirdi. Sebzelerin her türlüsü sarfolunur, şalgama varıncaya kadar sebze verilirdi. Bunların içinde lahana turşusu, tarhun, dorak otu, ve kavata da vardı. Padişaha ve Haseki Sultana verilen meyveler arasında bir okka kaymakla iki tabak Üsküdar kaymağı da bulunurdu.
“Nefs-i nefis-i Hazret-i şehriyari” için ayda 30 kıyye şeker, 75 kıyye kahve verilirdi. Çay-ı Hümayun için verilenler: 20 dirhem çay, 10 dirhem badiyan, 5 dirhem has tarçın, 5 dirhem karanfil, bir dirhem safran, 6,5 çekirdek misk idi. Padişah için iç kilere günlük armutu, elma, limon, fındık, kaşkaval peyniri, kestane, ayva ve şeftali verildiği gibi, gümüş tasla 4 tas yoğurt ve torba ile de 5 torba yoğurt verilirdi.
Sarayda en çok balmumu yakılırdı. Padişah tahtı için herfbiri beşer yüz dirhemlik beyaz balmumu, padişah fanusu için de sarı fener balmumu verilirdi. Sarayın bütün dairelrine, Has odaya, silahtar ağaya, ser kilariye, seferli odasına verilen balmumları belirli idi.

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile