admin

ikinci dünya savaşının gelişimi

Bu konu admin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
admin
admin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 12501
Yanıt Sayısı: 0
22 Mayıs 2021, 2:25

ikinci dünya savaşının gelişimi

Rosalinda
ikinci dünya savaşının gelişimi

A SAVAŞININ NEDENLERİ GELİŞİMİ VE SONUÇLARI

1.Dünya Savaşı’nın sonunda Almanya yenilmiş ve ağır koşullar içeren bir antlaşma yapmak zorunda bırakılmıştı. Almanlar 1919’da imzalanan Versay Antlaşması’nın haksız maddeler içerdiğini ve yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. 1920’lerde büyük ekonomik güçlüklerle karşı karşıya kalan Almanya’da 1933’te Adolf Hitler önderliğindeki Naziler iktidara geldi. Hitler,bir yandan Versay Antlaşması’nın geçersiz sayılmasına çalışırken,öte yandan da silahlı kuvvetlerini yeniden toparladı.

Hitler, 1936 Mart’ında Almanya’nın Ren Irmağı’nın batısında kalan topraklarına askeri birliklerini gönderdi. Oysa 1925’te Almanya ile Milletler Cemiyeti arasında yapılan antlaşmaya göre bu bölgede hiçbir devlet asker bulunduramayacaktı. Milletler Cemiyeti bu konuda da protestolar dışında yaptırım uygulamadı. Ardından İtalya ve Almanya,İspanya’daki ç savaşta cumhuriyetçi yönetime karşı faşist General Francisco Franco’nun saflarında savaşmak üzere asker gönderdi_ böylece yeni silah ve uçaklarını da denediler. Yeni toprak kazanımları ve dünya egemenliği için Almanya,İtalya ve Japonya, Berlin-Roma-Tokyo Mihveri diye adlandırılan bir ittifak kurdular. Bu yüzden bu ülkeler Mihver Devleri adıyla anıldı.

1937’de Japonya,Çin’e karşı top yekun bir savaş başlattı. Bir yıl sonra Almanya,Avusturya’yı işgal etti; ardından da Çekoslovakya’da Alman asıllıların çoğunlukta olduğu Südet bölgesi üzerinde hakkı olduğunu ileri sürdü. İngiltere ve Fransa,Çekoslovakya’yı Hitler’in bu isteğine boyun eğmesinin yararlı olacağına inandırdı ve Eylül 1938’de yapılan Münih Antlaşması’yla bölge Almanya’ya bırakıldı. 6 ay sonra Hitler başkent Prag’ı bombalayacağını söyleyerek gözdağı verince Çekoslovakya Almanya’nın boyunduruğuna girdi.
Almanya’nın sonraki kurbanı 1. Dünya Savaşı’nın ardından bağımsız bir devlet olarak yeniden kurulan Polonya’ydı. İngiltere ve Fransa bu kez Alman saldırısına karşı Polonyalılara yardım edecekleri konusunda kesin güvence verdiler. Almanya,Polonya’ya saldırınca da 2. Dünya Savaşı başlamış oldu.

Savaş kısa sürede gelişti. 1940 yılında Almanlar Norveç’e saldırdı. Amaçları deniz altıları için üsler kurmak ve İsveç’in kuzeyindeki madenlerden çıkartılarak denizyoluyla Norveç’in Narvik limanına getirilen demire el koymaktı. Almanlar kısa sürede bunun gibi birçok sınır ülkesine saldırdı. Doğuda Rusya’ya Batıda İngiltere’ye saldırdı. Japonlar Amerika’ya saldırdılar. Savaşta çok çetin mücadeleler yaşandı. Savaşa katılan her ülke çok büyük kayıplar verdi.

Türkiye ise 2.Dünya savaşına katılmadı. Fakat savaşın başlarından itibaren Türkiye’nin üzerinde büyük bir baskı vardı. Dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü savaşa katılmak istemiyordu. Fakat savaşın sonlarına doğru, İngilizlerin yanında simgesel olarak savaşa katıldı.

1945 başlarında,Almanya’nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı. Müttefik liderler,ABD Başkanı Roosevelt,İngiltere Başbakanı Churchill ile SSCB’nin önderi Stalin Kırım’daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya’nın koşulsuz olarak teslim alınması konusunda anlaştılar. Ayrıca savaş sonrası Avrupa’ya ilişkin planlar da yaptılar. Ocak 1945’te SSCB askerleri Oder Irmağı’nı Budapeşte’ye,nisan başında da Viyana’ya girdiler ve Berlin’e doğru ilerlediler. 25 Nisan’da Berlin’i kuşattılar. Kentin merkezinde ki bir yer altı sığınağından savunmayı yönetmekte olan Hitler savaşın yitirildiğini kavrayarak 30 Nisan’da intihar etti. Amiral Karl Dönitz’i kendi yerine atamıştı.

2.Dünya Savaşı sırasında her ülke sivil ve askeri olmak üzere pek çok insanını kaybetti. Her ülkenin ekonomisi büyük ölçüde zarar gördü. Ayrıca Amerika’nın Japonya’ya attığı atom bombasının yol açtığı radyasyon etkisi yıllarca SÜRDÜ. Radyasyon nedeniyle insanlar; daha sonra sakatlandılar ve öldüler. Uzun yıllar sonra bile özürlü çocuklar doğdu

2.DÜNYA SAVAŞI SONUNDA ORTAYA ÇIKAN TOPLAM BİLANÇO

Savaşın Genel Maliyeti : 1.116.991.463.084 USD

Toplam Seferberlik ……: 92.000.000 Kişi

Askeri Kayıplar …………: 17.000.000.Kişi

Sivil Kayıplar……………..: 18.000.000.Kişi

2.DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE

1939-1945 2nci dünya savasi Türk Disislerini degerlendirmek için önce dönemin politikasini yönlendiren kadroyu anlamak gerekir.Bu kadro 1nci Dünya savasi, Kurtulus savasi ve Cumhuriyetin kurulus dönemi gibi yakin tarihin en önemli evrelerini yasamis, savaslarin zorluklarini ve hizmetlerini çok iyi hatirlamakta olan bir kadroydu. Bu sebeple onlar için birinci derecede önemli husus Türkiye’nin bu savasin disinda tutulmasiydi. Fakat, Türkiye’nin konumu onun “güçlü dostlari” için hayati bir önem arz etmekteydi, ama bu “dostlar” fazla baskici olmaya basladiklari zaman karsitlariyla da diyaloga girerek durum dengelenebilirdi. 2nci Dünya Savasi var olan güçler dengesini tümüyle yok edip yerine bir yenisini getirebilirdi. Bu durumda herhangi bir tarafin öbürünü tümüyle ezerek dünya egemenligini kurmasi Türkiye gibi stratejik önemi olan küçük bir ülkenin isine gelmeyecekti.


Cevap: ikinci dünya savaşının gelişimi

Rosalinda
Lozan Antlasmasi’ndan 19 Ekim 1939 imzalanan Türk-Ingiliz-Fransiz Antlasmasina kadar geçen süre içinde, Türkiye çok yanli bir dis politika izlemekle birlikte "güçlü dostlarin” gerekliligini de kabul etmek zorunda kaldi. Lozan’dan hemen sonraki dönemde Sovyetler Birligi ile yakin iliskiler kurulmus, bu ülke Türkiye’nin baslica dostu olmustur. Ancak, Fasist Italya’nin Türkiye için yarattigi tehlike, duruma yeni bir boyut kazandiriyordu. Sovyetler Birligi bir kara devletiydi ve denizlerde önemli bir mevcudiyeti yoktu. Oysa Fasist Italya’nin Akdeniz’in dogusundaki emelleri etkin bir deniz gücünü elinde tutan bir müttefik gerektiriyordu. Bu da Ingiltere’yi gündeme getirdi. Ingiltere ve Fransa ile yapilan antlasma geregi; Türkiye herhangi bir Avrupa devletinin saldirisina ugrarsa Ingiltere ve Fransa ona her türlü aktif destegi saglayacakti. Ancak Ingiltere ve Fransa saldiriya ugrarsa Türkiye sadece müsamahakar bir tarafsizlik (Benevolent neutrality) uygulayacakti. Türkiye Sovyetler Birligi ile savasa meydan verebilecek her durumda antlasmayi vurgulamaktan muaf tutuluyordu. Ingiltere ve Fransa Türkiye’ye 25 milyon sterlinlik savas malzemesi, 16 milyon degerinde külçe altin ve 3,5 milyon sterlinlik bir kredi transferi saglayacaklardi.
1941 baharinin son günlerinde balkanlarda iyice yerlesen Alman Kuvvetleri bir Türk-Alman antlasmasi talebinde bulundu. Alman disisleri bakani Ribentrop asker ve teçhizat transit geçisi konusunda Almanya’ya genis haklar taniyan bir antlasma istiyordu. Karsilik olarak Türkiye-Bulgaristan sinirinin Türkiye lehine degistirilmesi ve “Ege Denizi’ndeki adalardan birinin Türkiye’ye verilmesini öneriyordu. Benzer öneriler Ingilizler tarafindan da yapilmistir. Yunanistan’da Ingiliz direnisinin sonu yaklastigi siralarda Ingiltere Türkiye’nin Sakiz, Midilli ve Sisam adalarini isgal etmesini istemis ancak Türkiye böyle bir girisimin Almanya ile savasa neden olabileceginin ve Yunanistan’la arasini açacaginin bilincindeydi.Türk tarafi Almanya’ya ancak Ingiltere ile yapilan antlasma ile çelismeyecek konularda görüsmeye hazir oldugunu belirtti. Türk- alman saldirmazlik antlasmasi da bu sartlarda imzalandi.Bu anlasmadan sonradir ki güney kanadini emniyete alan Almanya Sovyetler Birligi’ne saldiriya geçti. Ayni anda Ingiltere Sovyetlere kayitsiz sartsiz destegini bildirdi.Kisa süre sonrada Sovyetlere yardim ulastirilabilmesi için Iran, Ingiliz-Sovyet ortak saldirisiyla isgal edildi.

1941 sonunda Japonya’nin Pearl Harbour’a saldirisi ABD’nin de fiilen savasa katilmasina neden olurken Uzakdogu’da Japonya ‘nin zaferleri birbirini izliyordu. Ayni günlerde Alman kuvvetleri Rus steplerinin derinliklerine dalmislar böylece savas bütün dünyayi saran bir yangin görünüsünü almisti.Türkiye bu dönemde kesin tarafsizliga daha da yaklasirken savasan iki tarafa da bunun onlarin çikarina oldugunu söylemekteydi. 1942 yilinin sonlarina dogru savasin kaderi müttefiklerin lehine dönme belirtileri gösterince Türkiye tarafsizligini korurken müttefiklere egilimli bir tavir içine giriyordu.Türk-Ingiliz antlasmasi ve Türk-Alman Dostluk Antlasmasi üzerine kurulu olan politika Türkiye’ye dogrudan bir saldiri gelmedikçe Türkiye’nin savasin disinda tutulmasini ana hedef almaya devam etmekteydi.Özellikle antlasmanin bu son maddesini Türkiye bütün savas boyunca çok iyi degerlendirmis, müttefikleri için verilmesi çok zor olan bu miktarlari ve askeri yetersizligini öne sürerek, Ingiltere ve Fransa’nin yaninda savasa katilmaktan uzak durabilmistir.Savasin baslamasi ile birlikte Mihver Devletleri’nin daha hazirlikli oldugunun anlasilmasi da gecikmedi. Polonya, Hollanda ve Belçika, Alman Birlikleri tarafindan kisa sürede isgal edildi. Kita Avrupa’sinin en güçlü ordusu kabul edilen ve ünlü Maginot Hatti ile çevrili Fransiz ordusu 23 günde paramparça oldu.Yunanistan 28 Ekim 1940’da Italya tarafindan isgal edildi. Müttefikleri çok sayida askeri olan ve dogrudan tehdit altinda olmayan Türkiye’ye Yunanistan’i koruma görevini, Italya’ya savas açip Oniki adalari derhal isgal etmesini teklif ettiler. Ancak, Türkiye bütün Avrupa’yi saran ve kapilarina varan tehlikeye karsi, Ingiltere’nin Yunanistan’i koruma da acz içerisinde kalisini da göz önünde bulundurarak ,savunmada kalmayi tercih etti.Bununla birlikte, Bulgaristan’a bir nota vererek Yunanistan’a saldirdigi takdirde Türkiye’nin savas ilan edecegini bildirmekten de geri kalmadi.Ayni günlerde Almanya’nin Sovyetler Birligine saldiri planlari olgunlasiyordu. Hitler ve askeri danismanlari Sovyetler’e yönelecek bir saldiriyla Türkiye’ye yürümek arasinda seçim yapmalari gerektiginin bilincindeydiler.Zira; Türkiye’ye yürümeye karar verilirse Rusya ile ilgili olanaklar ortadan kalkmaktaydi. Kafkas petrollerine ulasildigi takdirde Almanlar inisiyatifin tamamen kendilerine geçecegini biliyorlardi. Bogazlar bir sonraki hedef olmaliydi ve Türkiye projesi Sovyetler Birligi tamamen bertaraf edilene kadar ertelendi. Hitler Bogazlar’in hesabini ancak Rusya yenildikten sonra görebiliriz demistir.

El-Amein’de Ingiliz karsi saldirisinin Rommel’i Kuzey Afrika’dan sökmesi ve Misir’in böylelikle kurtarilisi, öbür yandan Stalingard’da Sovyetlerin zaferi, Türkiye üzerindeki baskiyi artiracakti. Türkiye’nin bu konjonktür içinde savasi kisaltan bir araç olarak konumu, eskisinden daha geçerliydi. Ayrica tüm cephelerde Mihver gerilemeye basladigindan Türkiye’nin Ortadogu’yu Mihvere kapayan bir kale oldugu savi da geçerliligini yitiriyordu. Bu durumda Ingiliz baskisina karsi yeni bir formül bulunmaliydi.Türk devlet adamlarinin bu asamadan sonra basvurduklari çare, Türkiye’nin hala askeri araç gereç bakimindan zayif oldugunu sürekli savunmak ve Almanya’nin Ingiltere’yi zedeleyebilecek taktik bir zafer aradigini öne sürmekti. Türkiye bu bakimdan ideal bir hedefti.1943, 2nci Dünya Savasi’nin Türkiye için en kritik yilidir. Savasta üstünlük müttefiklere geçmis ve onlarda Türkiye’ye yükümlülüklerini yerine getirmesi için baskiyi arttirmislardi. Öte yandan Mihver kuvvetleri savunmaya geçmis olmakla birlikte halen Türkiye’ye zarar verebilecek mesafedeydiler.Bu asamadan sonra Ingiltere

Türkiye’ye bir tür “manevi santaj” uygulamaya basladi. Türkiye savastan sonra belirecek “Rus tehlikesine” karsi ancak müttefik davasina somut katkilarda bulunarak Batinin destegine hak kazanacakti.

Artan baski sonucu Türkiye savasa girmeyi ilke olarak kabul etti. Bundan sonra Türkiye askeri hazirliklarinin yetersizligi üzerinde durmaliydi. Bu diplomatik savunma hatti da çatlamaya basladigi zaman Türk dis politikasini yönetenler Balkanlar da açilacak yeni bir cepheye somut katkilari olabilecegini öne sürmeye basladilar. Bu tasari her ne kadar Churchill tarafindan hararetle savunulsa da Türk tarafi Amerika ve Sovyetlerin “ikinci cephenin” Balkanlarda açilmasina kesinlikle karsi çiktiklarini biliyordu. Bu Balkan cephesi fikrinin gerçeklesme olasiliginin çok düsük oldugunu bilen Türk devlet adamlari bu harekata katilmaya hazir olduklarini defalarca tekrar edecek böylece bir yandan iyi niyetlerini vurgularken öte yandan da zaman kazanmis olacaklardi. Müttefiklerin savas planlari açisindan optimal yarar saglayacagi kritik dönem böylece atlatilmis olacakti.Kazablanka’da toplanan müttefik zirve toplantisinda Almanya için “kosulsuz teslimiyet” ilkesi benimsendi ki bu ilke Avrupa’da tek ve en güçlü devlet olarak Sovyetler’in yerlesmesini getirecek ve Türkiye için önemli bir denge unsuru ortadan kalkacakti.

Adana konferansinda Churchill ile Inönü Türkiye’nin savasa katilmasi konusunda mutabakata vardilar. Ancak Türkiye’ye savasa katilmasi için yapilacak yardimlari müzakerelerle sonuçlandiracaklardi ki buda Türkiye’ye önemli bir zaman kazandiracakti.2 Agustos 1944’te Türkiye Almanya ile diplomatik iliskilerini kesti. Bu hareket gerek batili müttefiklere gerekse Sovyetlere Türkiye’nin ittifak yükümlülüklerine sadakatinin kaniti olarak sunuldu.20 Subat 1945’te ise Ingiliz Büyükelçisi Peterson Disisleri Bakani Hasan Kaya’ya Türkiye’nin BM konferansina katilabilmesi için en geç 1 Mart tarihine kadar Almanya ve Japonya’ya savas ilan etmesi gerektigini bildirdi. Bunun sonucu olarak 23 Subat 1945’te Türkiye bu iki ülkeye savas ilan etti.

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile