admin

Machu Picchu Antik Kenti Tarihi Yapıtlar

Bu konu admin tarafından 3 yıl önce açıldı ve Henüz Cevap Yok.
admin
admin
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 3 yıl önce
Konu Sayısı: 12501
Yanıt Sayısı: 0
22 Mayıs 2021, 2:36

Machu Picchu Antik Kenti Tarihi Yapıtlar

Jelibon
Machu Picchu Antik Kenti Tarihi Yapıtlar

Machu Picchu Antik Kenti, And Dağları’nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urubamba vadisi üzerinde kurulmuş olup, Peru’nun Cusco şehrine 88 km. mesafededir.
Machu Picchu Antik Şehri, İnka’lı bir hükümran olan Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları feth ederken sık dağlar arasında kalmış bu Machu Picchu Antik Şehri, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir.
Machu Picchu Antik Kenti, 200 den fazla, merdiven sistemiyle birbirne bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hala gayet iyi durumdadır.
Machu Picchu Antik Kentinin Kuruluş amacı ve anlamı bugüne kadar gelmiş olan tartışma konusudur. Günümüze gelmeyi başarmış bilimsel kanıt içerikli çok fazla ipucu bulunmamasından, sadece tahminler yapılabilmektedir. Bu yüzden o zamanlardaki adı bilinemeyen Machu Picchu Antik Şehri, ismini bugün yakınlarda olan bir dağ zirvesinden almıştır. Şehrin tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan bölümleri, Eski Zirve (Machu Picchu) denen dağın eteklerindedir. Şehrin sonunda ise Genç Zirve (Huayna Picchu) yükselir.
“”Gençlik Dağı anlamına gelen Machu Picchu, Urubamba Vadisi’nin yamaçlarında, 2 bin 430 metre yükseliğindeki bir tepenin tam sırtında bulunuyor. 1450 yılında inşasına kral Pachacuti zamanında başlanan kent 1493′te tamamlanmış. Anlatılanlara göre İspanyol işgali sonucu şehirlerini peş peşe kaybeden İnka liderleri 1536 yılında etraflarındaki az sayıda insanla birlikte bu gizemli kente yerleşir ve ülkeyi 30 yıl daha buradan idare eder. İnkalar, kaleleri 16. yüzyılda işgalci İspanyollardan korunmak amacıyla kullanırlar. Saklı kent adıyla da bilinen yapı, İnkalar tarafınan işgale direnmenin bir sembolü olarak da kabul ediliyor. Şehrin tam olarak hangi nedenle yapıldığı ise hâlâ bilinmiyor.
Rivayete göre Güneş Tanrısı İnti‘ye daha yakın olabilmek için, ya da tanrılar ve seçkin insanlar için inşa edildiği ysöyleniyor. İşgalci İspanyollar bir efsane olarak duydukları bu büyülü şehri bulmak için çok uğraşmışlar ama başarılı olamazlar. 50 yılda binlerce işçi tarafından inşa edilen bu kentte güneşin çocukları sadece yüz yıl kadar yaşarlar. Son seçkin İnkalı’nın da ölümüyle şehir hala tam olarak bilinmeyen nedenle büyük bir sessizliğe gömülür. Yıllar, yüzyıllar birbirini kovalarken, bu arada saklı kentin üzeri, And Dağları’nın zirvelerinde yavaş ama sabırla gelişen orman tarafından sessizce örtülür. İnsanlık tarihinin gizemli medeniyetlerinden biri olan İnkaların en görkemli şehrinin bu sessiz bekleyişi tıpkı Mısır’ın gizemli piramitleri, Kaboçya’nın efsane Angkor’u, Java’ın ünlü Borabodur’u, Ege’nin Efes Antik Kenti, Batı Anadolu’nun Truvası gibi yüzyıllar süren bir yeraltı uykusuna yatar. Ta ki 1911 yılında bölgeye gelen Amerikalı tarihçi Profesör Hiram Bingham a kadar… Profesör Bingham, İnkaların İspanyollara karşı son savaşlarını verdikleri Vilcabamba kentini ararken Machu Picchu’yu tesadüfen bulur. Hem de 9 yaşındaki küçücük bir çocuğun yardımıyla.
Bingham; dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinden birini gerçekleştirdiğini hemen farkeder. Ancak yaklaşık 500 yıllık bitki örtüsünü temizleyecek ne malzemeye ne de adama sahip olmadığı için çevrenin fotoğraflarını çekip ABD’ye geri döner ve ertesi yıl tam teçhizat ve çok sayıda işçiyle gelerek arkeoloji tarihte yeni bir sayfa açmayı başarır ve tüm dünyaya İnkaları tanıtır. 1983’te UNESCO tarafından “Dünya Mirası” kapsamına alınır ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılır.
Andların yüksek kesimlerindeki efsane kent Machu Picchu’nun bir lamanın yüküyle ancak sığabileceği şekilde yapılmış giriş kapısı İnti Punktu’dan (Güneş Kapısı) içeri giriyoruz. Hepimiz bu büyüleyici görüntüyü hafızalarımıza kazımak için bir süre dış dünyayla bağlantımızı kesiyoruz. Etrafı büyük taş bloklu sularla çevrili ve her birinin önünde kendi bahçesi bulunan yüze yakın saray ve tapınak kalıntılarıyla karşılaşıyoruz. Yapıların büyük bir bölümü tek tarafı açık, gökyüzüne doğru giderek daralan büyük taş bloklardan oluşuyor. Şimdilerde hepsinin çatısı açık olsa da eskiden göğe yükselen bu sivri çatıların bitkilerle kapatıldığı söyleniyor. Kral Pachacuti’nin yaptırdığı bu efsane kentte hanedan ailesi ile onun yakınları ile hizmetkarlarından oluşan bin kişiye yakın bir nüfusu barındırdığı söyleniyor. Hiç bir teknik kullanmadan sadece kas gücüyle bu kadar çetin ve ücra bir arazide böylesi bir saltanat malikanesi inşa etmenin olağanüstü bir ustalık gerektirdiği ilk bakışta anlaşılıyor.
Antik kenti çevreleyen surların dışındaki eğimli araziler saray çalışanları tarafından taş duvarlar örülerekteraslara dönüştürülmüş. Bu teraslarda küçük tarlalar oluşturularak kentin gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla patates, mısır ve çeşitli şifalı bitkiler yetiştirilmiş. Bu terasların hiç brinde en ufak bir bozulma olmamış, hepsi hala kullanıma hazır bir şekilde sapa sağlam duruyor. Dağ başındaki bu kentin su ihtiyacını karşılamak için oyma taşlarla yapılmış su kanallarıyla daha yüksekteki dağlardan su getirmeyi başarmışlar. İnkaların burayı daha çok bir ibadet yeri olarak kullandığı düşüncesi hakim. Güneşe taptıkları için Yüksek kayalıklara yerleştirdikleri elips şeklinde altından yansıtıcılarla astronomik gözlemler yapmışlar ve önemli tarihleri kutlamayı ihmal etmemişler. Güneşin yıllık döngüsünü inceleyip, en büyük törenlerini yaz gündönümü olan 21 Haziran tarihlerinde büyük şenliklerle kutladıkları tespit edilmiş.
Kutsal Kent Machu Picchu için öne sürülen en önemli teorilerden biride buranın Güneşin Bakireleri için inşa edildiğidir. İnkalar için kutsal olan Azize, bakire Morena anısına bu tapınaklarda da “Güneşin Bakireleri” adında kızlar bulunurmuş. Saraylarda, İnka hükümdarlığı altındaki dört bölgeden getirilen kızların kaldığı güzel döşenmiş birçok oda varmış. Güneş Tanrısının hizmetine seçilen bu güzel kızların bakireliklerinin bozulmaması için çok sıkı korunan bir yerde hep beraber yaşarlardı. Sadece iki kişi birlikte dışarı çıkabilirlerdi ve genellikle bekçiler tarafindan takip edilirlerdi.
Bu kızlar, kurban törenleri sırasında mayalanmış mısır içkisi chicha’yı hazırlar ve kumaş dokurlardı. Bunlar yeni bir imparatorun başa geçmesi, İnka’da salgın bir hastalığın olması, deprem gibi önemli olaylarda tanrılara kurban edilirdi. Sadece kızlar değil çocuklar ve savaş esirleri de bozulan evrensel düzenin yeniden kurulması için kurban edilirlerdi. Dört bir yana açık olan ve kentin en yüksek noktasında yer alan güneş gözlemlerinin yapıldığı ve hala bir güneş saatinin bulunduğu İntivatana sırtına çkıp bir süre oturdum ve etrafı seyrettim. Bu sırada bir kaç lama biz misafirlerine karşı umursamaz bir halde antik kentin meydanındaki çimlerde otluyordu. Birden Pablo Neruda bu büyülü kent için yazdığı mısralarını bu kez kutsal sütunların arasından haykırdı:
Taş setlerin yüksek kenti, insan uygarlığının yalçın kalesi, çökmüş krallık işgallere ve asırlara rağmen hala dimdik ayakta…”"

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 14 Kayıtlı Üye
  • 66282 Konu
  • 160 Cevap
  • Son Üye: aile